PAN ESASLI KARBON FİBERLERİN ÜRETİM AŞAMALARI
PAN ESASLI KARBON FİBERLERİN ÜRETİM AŞAMALARI
BİTİRME ÇALIŞMASI
Ocak,2011
1. GİRİŞ
1.1 Karbonun
allotropları
1.2
Karbon Faz Diyagramları
1.3
Elmas
1.3.1
Elmasın elde edilmesi, üretimi ve
kullanımı
1.3.1.1
Doğal Elmaslar
1.3.1.2
Yüksek basınç sentetik elmaslar
1.3.1.3
Polikristalin Elmas (PCD)
1.3.1.4
Kimyasal Buhar Biriktirme (CVD) elması
1.3.1.5
Elmas benzeri karbon (DLC)
1.3.2
Elmasların sınıflandırılması
1.3.3
Elmasların tanımlanması
1.3.4
Elmasın kristal yapısı
1.3.5
Elmasın özellikleri
1.3.5.1
Yoğunluk
1.3.5.2
Mekanik özellikler
1.3.5.2.1
Sertlik
1.3.5.2.2
Sürtünme
1.3.5.2.3
Elastik özellikleri
1.3.5.2.4
Gerilim
1.3.5.3
Termal özellikleri
1.3.5.4
Optik özellikler
1.3.5.5
Elektriksel özellikler
1.3.5.6
Grafitleştirme
1.3.5.7
Kimyasal direnç
1.4 Grafit
1.4.1
Giriş
1.4.2
Grafitin elde edilmesi, üretimi ve
kullanımı
1.4.2.1
Doğal grafit
1.4.2.2
Kish Grafit
1.4.2.3 Sentetik
grafit
1.4.3
Grafit Yapısı
1.4.4
Grafitin özellikleri
1.4.4.1
Yoğunluk
1.4.4.2
Mekanik Özellikler
1.4.4.2.1
Elastik özellikler
1.4.4.3
Termal özellikler
1.4.4.4
Elektriksel özellikler
1.4.4.5
Kimyasal direnç
1.5 Pirolitik
karbon ve pirolitik grafit
1.6 Cam
benzeri karbon
1.7 Karbon
fiberler
1.8 Grafit
whiskerlar
1.9 Buharla
geliştirilmiş karbon fiberler (VGCF) ve katalitik kimyasal buhar biriktirmeli
flamentler (CCVD)
2. KARBON FİBER
ÜRETİMİ İÇİN HAM MADDELER
2.1 Giriş
2.2 Karbon fiber
çalışmalarının genel olarak gelişimi
2.3 Karbon fiber
için hammade olarak PAN kullanılmasının kısa gelişimi
2.3.1 Ticari
olarak uygun PAN
2.4. PAN
hammaddesi üretebilmek için gereklilikler
2.5 Homopolimer
PAN
2.6 Komonomerler
2.7
Polimerleştirme yöntemleri
2.8 Eğirme
Metodları
2.8.1 Islak
Eğirme
2.8.2 Kuru
Eğirme
2.8.3 Hava
boşluğu Eğirmesi
2.8.4 Ergiyik
Eğirmesi
2.9 Üretim Aşamaları
2.10 Eğrilmiş
fiberde modifikasyon
2.10.1 Germe
2.10.2 Kimyasal
İşlemleme
2.11 PAN
fiberlerinin yapısı
3. PAN
HAMMADDESİ KULLANILARAK KARBON FİBER ÜRETİMİ
3.1 Giriş
3.2 Karbon fiber
üreticileri
3.3 Dünya’da PAN
esaslı karbon fiber arzı
3.4 PAN esaslı
karbon fiberlerin üretim maliyetleri
3.5 Hammadde
seçimi
5.6 PAN esaslı
hammadde polimerlerinden istenen vasıflar ve üretimleri
3.7 PAN esaslı
karbon fiber tipleri
3.8 Karbon fiber
üretim hattı
3.8.1 Hammadde
istasyonu
3.8.2 Oksidasyon
3.8.3 Oksidasyon
tesisi
3.8.4 Oksidasyon
aşamasında bileşik oluşturmuş gazların uzaklaştırılması
3.8.5
Oksitlenmiş PAN fiber
3.8.6 Düşük
sıcaklık karbonizasyonu
3.8.7 Yüksek
sıcaklık karbonizasyonu
3.8.8 Yüksek
modüllü fiber üretimi
3.8.9 Karbon
fiber prosesi sırasında oluşan çekme
3.8.10 Yüzey
işlemi
3.8.11
Boyutlandırmalar
3.8.12 Toplama
3.9 PAN esaslı karbon fiberlerin ince yapısı ve dokusu
3.10
Stabilizasyonun yönleri
3.11
Karbonizasyonun yönleri
3.11.1 Fiber
modülünü artırma yolları ve gerilim üzerindeki etkisi
3.11.1.1 Sıcak
germe
3.11.1.2 Nötron
ışınlamasının etkileri
3.11.1.3 Bor ile
birlikte tavlama
3.11.2 Karbon
fiber verimi
4. SONUÇLAR ve
İRDELEME
KAYNAKÇA
1. GİRİŞ
1.1 Karbonun
allotropları
Sonsuz-ağlı
katılarıda içeren karbon allotroplarına en yaygın iki örnek Elmas ve grafittir.
Elmasta, karbon atomları sp3 hibritleşmesi yapmıştır ve 4 adet , herbiri 0,154
nm uzunluğunda güçlü kovalent bağlarla
dört adet diğer karbon atomuna bağlanmış ve bunlar düzenli bir tetrahedronun
köşelerine doğru yönelmiştir. Grafit, sp2 hibritleşmesi yaparak bir elektronun
çift taraflı görev gördüğü, aralarında 0.1415 nm aralıklar bulunan, üstüste üç
adet katmanın birbirine güçlü bağlarla bağlı olduğu bir yapıdadır. Bu
dağılımlar sırasıyla π ve σ olarak tanımlanır. Katmanlar kendi aralarında van
der Waals kuvvetleride diyebileceğimiz zayıf bağlarla bağlandığından,
katmanların birbirlerinin üstlerinden kayıp geçebilmesine neden olur. 1985’te
karbonun yeni bir allotropik formu olan fullerene’ler hem sp2 hemde sp3
hibritleşmelerini içeriyordu ve tamamen karbondan oluşan gerçek moleküllerdi (C60).
Şekil 1.1 Karbonun Allotropları
1.2 Karbon
Faz Diyagramları
Şekil 1.2deki
karbonlar için faz diyagramı, yüksek basınç ve sıcaklıklar işin içine
katıldığında oluşabiliecek muhtemel süpheli ölçümler açısından yeteri kadar
açık şekilde tanımlanmamıştır. Şekil 1.3 teki üçlü nokta, katı, sıvı ve gazın
dengede olduğu 4180 K sıcaklıkta 10.13 Mpa basınç altında gösterilmiştir.
Karbon yaklaşık 4500 K ve 1 kb(100 Mpa) veya
gerekirse 200 K ve 1000 kb(100 Gpa) basınç altında buharlaşmaktadır.
Böyle olduğu halde elmaslar aşırı yavaş dönüşüm hızıyla 10 kb(1 Gpa) ve 1000 K’da
elde edilebilmektedir, üretim hızı nikel gibi katalizörlerin 100 kb(10 Gpa) ve
2000 K’da katılası ile çarpıcı şekilde artırılabilmektedir.
Şekil 1.2 Bundy’den alınmış karbon faz
diyagramı
Şekil 1.3 Grafitin buhar basıncı ve üçlü
noktası
1.3 Elmas
1.3.1
Elmasın elde edilmesi,
üretimi ve kullanımı
1.3.1.1
Doğal Elmaslar
Doğal elmaslar
ilk olarak Hindistan’da M.Ö 700 civarlarında ortaya çıkmıştır, ancak kesme ve
güzelliklerini ortaya çıkarmak için gerekli cilalama teknikleri 14 yüzyılın
sonlarına kadar geliştirilememişti. Elmasın en büyük doğal kaynağı Afrika,
Avustralya ve Rusya’dan çıkarılan püskürmüş
kimberlite mineralidir. Tipik olarak 100 tonluk cevher içerisinden
sadece 32 karat (6.4 gr) elmas elde edilir, elmaslar X-Işını ile incelenerek
ışıldama değerlerine göre ayrılarak toplanırlar. Ayrılmış elmaslar arasından
çok küçük bir bölümü, kütlesinin %50sinden fazlasını yontularak kaybederek
değerli taş haline gelecek ve kullanılamayanları endüstriyel olarak kullanılmak
üzere sınıflanacaktır. Şekil 1.4 kaba bir elması göstermektedir. Elmas
piyasasının %93ünü temsil eden değerli taş sektörü, üretilen tüm elmas
miktarının sadece %1ini kapsamaktadır.
Endüstriyel
sektörde kullanılan tek kristaller, aralıksız elmas kesme yüzeylerinde iş
parçasına 0.025 (1µinch) ‘ten daha iyi seviyelerde yüzey bitirme değerleri sağlamaktadır
ancak yeni geliştirmeler ile sentetik
olarak üretilen elmaslar hızla doğalların yerini almaya başlamıştır.
Şekil 1.4 Kaba elmas
1.3.1.2
Yüksek basınç sentetik
elmaslar
Apaçık olarak
yüksek fiyatlı doğal elmasların yanında, sentetik elmasları daha ucuza üretmek
için her zaman bir istek vardır. Şekil 1.2 ‘deki faz diyagramı incelenirse,
grafitten elmasın sentezlenmesi için çok yüksek sıcaklıklar ve basınçlar
gerekmektedir ve malesef bu işlem yapılırken metal kazalizörlerin
kullanılmasından kaçınılır çünkü elmas üzerinde çözücü etkiye sahiptir, bu
sebeple daha az çözünür elmas fazı kristallenir. İlk zamanlarda demir, kobalt
ve nikel gibi geçiş metalleri kullanıldıysada, bunlar günümüzde Invar (Fe-Ni)
veya Co-Fe gibi alaşımlarla yer değiştirmiştir. Hidrolik presler ile basınç
uygulanabilir ve bu yöntem ile ticari olarak 8 mm çapa kadar tek kristal
elmaslar üretilebilir. Alternatif olarak, TNT patlaması ile üretilecek şok
dalgası gerekli basıncı sağlayabilir bununlar beraber bu prosedürle 60 µm
partikül boyutuna sahip küçük elmaslar üretilebilir. Ancak büyük elmaslar
yapmak pahalı bir işlemdir, ancak sentetik elmaslar tutarlıdır, tezgahlar 2mm eninde ve 8 mm uzunluğunda
kesilmiş plakalar üretebilir.
1.3.1.3
Polikristalin Elmas
(PCD)
Tek kristal
elmaslar yüksek basınç ve yüksek sıcaklık altında PCD üretmek için, Co ve Ni
ile bağlanmışlardır ancak aşırı yüksek sertliğe sahip tek kristal elmaslar
düzlemsel çatlakların varlığından dolayı kırılmaya meğilli ve darbe karşısında
etkisizdir. PCD ayrıca Co ve Ni varlığı nedeniyle 700 C’ye kadar
kullanılabilir, bu sıcaklık geçildiğinde grafit-elmas dönüşümü sentezi tersine
döner. PCD elması, tungsten karbid kullanılan işlemlerde yüksek performansla
uygulanabilir.
1.3.1.4
Kimyasal Buhar
Biriktirme (CVD) elması
Elmas
kaplamalar, substrat üzerine karbon temelli gazlar (metan vs.) ile atomik
hidrojenin reaksiyonu ile uygulanabilir, eğer ortamda oksijen artıkları
bulunuyorsa polikristalin elmas yoğun-kolon yapısında büyür. CVD elması PCD
elmasından daha fazla termal stabiliteye sahiptir ama görece gevrek ve elektriksel
iletkenliği olmadığı için kıvılcım erozyonu için kullanılması imkansızdır. İki
formatı vardır; biriktirilmiş ince film(<30 µm) ve substrat üzerine
biriktirilmiş kalın film (1mm’ye kadar). Substrat olarak Si, W, Ta, Mo, WC, SiC gibi
refrakter malzemeler kullanılır. Substratlar daha sonra eger istenirse
çıkarılabilir ve polikristalin elmastan kalın bir film elde edilir. 2000 C’yi
geçen aşırı yüksek sıcaklıklar, atomik hidrojen üretebilmek için gereklidir ve
yüksek sıcaklıklar elde edebilmek için dirençli bir metal flamentinin
ısıtılması, oksi-asetilen meşale ile ark veya parlama şarjlı tip plazmanın bir
formu kullanılabilir.
Tercihen görece
düşük termal genleşme katsayısına sahip teller üzerine elmas kaplaması
yapılarak CVD yöntemi ile içi boş elmas fiberler elde edilebilir. W, Ti, Ta
veya bakır teller veya başta elmas taneler ile aşındırılarak çekirdeklenme
bölgeleri oluşturulan, silika ve silika-karbid fiberler kullanılabilir. Metaller
uygun bir asitle oyulabilir, örneğin Cu için nitrik asit ve W için hidrojen
peroksit kullanılabilir. Elmas kaplamalar 880 Gpa civarında gerilim modulüne
sahiptirler.
Elmas aynı
zamanda karbon fiber üzerinede biriktirilmiştir. Shah ve White 1-30 µm’lik
elmas filmlerini, 5 µm kadar küçük çaptaki PAN ve Pitch karbon fiberleri
üzerine, mikrodalga H-plazma yardımlı CVD yöntemi ile biriktirmiştir. Methanol
ve elmas pasta içeren bir banyo içerisinde ultrasonik önişleme yapılması, fiberler üzerine başarılı
bir kaplama yapılabilmesi için gereklidir.
1.3.1.5
Elmas benzeri karbon
(DLC)
DLC ne grafit
nede elmas olan bir üründür. CVD elmasına benzer özellikler taşır, ama yüksek
sıcaklık substratı gerektirmez. DLC düşük basınç altında PVD yöntemi ile
üretilir, örneğin argonla iyon demeti püskürtmesiyle karbon katod kullanılarak yapılabilir.
DLC şimdilik sadece, çok pürüzsüz yüzey avantajınıda katarak, ince film
kaplaması şeklinde uygulanmaktadır ancak malesef, en yüksek kullanım sıcaklığı
250 C’dir.
Tablo 1.1 Elmasların Sınıflandırılması
1.3.2
Elmasların
sınıflandırılması
Elmas karbon
elementinden oluşmuştur ve bilinen elementler arasında atomik olarak sadece
nitrojen ve bor daha küçük yarıçaptadır ve kesinlikle elmas kafesini meydana
getirmektedir. Neredeyse her elmas farklıdır ama tablo 2.1 deki genel
sınıflandırma temel olarak optik özelliklere bağlı kalınarak yapılmıştır.
1.3.3
Elmasların tanımlanması
Elmas ve grafit
sadece elektron difraksiyon teknikleri ile tanımlanamaz, ama raman
spektroskopsiyle yapılabilir, buna rağmen grafitin sp2 ve elmasın sp3 bağları
net olarak ayrılabilir.
1.3.4
Elmasın kristal yapısı
Elmas, tüm
elektron çiftlerinin kovalent olup bağlantıların, uzayda her atomda her yöne dooğru olduğu, atomik
kristal veya dev moleküllere mükemmel bir örnektir. Elmas bir kaç farklı
biçimde meydana gelebilir ve bunlar kübik kristal yalın düzlemlerinin
kristollagrafik işaretlenmelerine göre sınıflandırılmıştır.(Şekil 1.5). Elmas
üç ana biçime sahiptir; şekil 1.6dada gösterilen, kübik (100 düzlemi),
dodecahedral(110 düzlemi) ve octahedral (111 düzlemi). Kübik ve oktahedral
biçimlerin ikiside yüksek basınç sentetik elmas ve CVD elmasında görülebilir.
Şekil 1.5 Kübik kristaldeki ana
düzlemler
Şekil 1.6 Elmasın ana kristal şekilleri
Karbonun nasıl
dört tane sp3 hibritleşmesi yapmış karbon orbitalinin, 0.154 nm’lik bağlarla,
düzenli tetrahedronu şekillendirdiği bilinmektedir. Her bir tetrahedron bir
diper dört tetrahedron ile güçlü kovalent bağlarla birleşerek elmasın, kubik
veya hegzagonal simetrideki yapısını oluşturur. (Şekil 1.7).
Şekil 1.7 Elmas
içersinde sp3 kovalent hibritleşmesi yapmış yapının üç-boyutlu temsili.
Gölgelendirilmiş alanlar, kovalent bağlar oluştuğu sırada yüksek elektron
varlığı göstermektedir.
Şekil 1.8’deki
kübik yapı en çok karşılaşılan yapıdır ve her üçüncü katmanın aynı olduğu,
ABCABC dizilimindedir.(şekil 1.9). Birim hücre 8 karbon atomunun 8 köşede
bulunmasıyla oluşur (her biri 8 adet hücreyle komşudur), 6 yüzündede bir atom
vardır (hepsi komşu hücreyle ortaktır) ve 4 adette hücre içinde bulunur (birim
hücrenin köşelerinin ortalarında dört diyagonalde yerleşmişlerdir).
Şekil 1.8 Elmasın kübik yapısı
Şekil 1.9 Elmasın kübik formunun
ABCABC şeklindeki yığılma dizilimi
Şekil 1.10
Hegzagonal elmas için ABAB şeklindeki yığılma dizilimi
Elmasın
hegzagonal formu kübik formuyla, ABAB dizilimine sahip olması dışında
benzerdir,(şekil 1.10) ve doğal olarak lonsdaleite minerali içerisinde bulunur.
Elmas, optik
özelliklerini kötüleştiren empirüte barındırır. Bu empüriteler bir katkının
formları veya karbon ile periyodik tabloda komşu olan ve yaklaşık atomik
yarıçapa sahip, elmas yapısına rahatça uyabilen, nitrojen ile bor gibi kafes
empüriteleri olabilir. Nitrojen, bitrojen atomlarının birim hücreler arasında
komşu olduğu veya alternatif olarak nitrojenin plakalar oluşturduğu yerlerde,
nitrojen çifleri halinde kalmaya meğillidirler.
1.3.5
Elmasın özellikleri
1.3.5.1
Yoğunluk
Elmas 3.515
g.cm-3 yoğunluğa sahip izotropik bir malzemedir ve 2.26 g.cm-3 yoğunluğa sahip
grafitten daha yoğundur. Elmas, sertliğini, basma direncini en büyük atom
yoğunluğuna(0.293 g.atom.cm-3) borçlu olan eşsiz bir malzemedir.
1.3.5.2
Mekanik özellikler
1.3.5.2.1
Sertlik
Elmas, çizilerek
yapılan sertlik deneyi, mohs ölçeğinde 10 değeri ile bilinen en sert malzemedir
veya yüke bağlı girişim testi Knoop
ölçeğine göre, girinti şekli ve kristal yüzü 5.700-10.400 kg.mm-2 değerlerini
vermektedir. Sertlik, atomların tekdüze şekilde birleşmeleriyle, aralarındaki
bağların gerilimi ile ölçülür. Yinede karbon nitrit(C3N4) ve sıkıştırılmış C60
gibi yeni malzemelerin elmastan daha sert olabilecekleri olasılığı vardır.
1.3.5.2.2
Sürtünme
Elmasın havadaki
sürünme katsayısı(µ) 0.05-0.1 değerlerine sahip ve düşüktür. Yağlayıcılığı PTFE’ye
yakındır ancak yüksek oranda kristal geometrisine ve yüklenmeye bağlıdır. Vakum
ortamında µ 1.0 değerlerindedir.
1.3.5.2.3
Elastik özellikleri
Elmas bilinen
malzmeler arasında en yüksek elastik modüle sahiptir ve tipik özellikleri
tablodadır.
Şekil 1.3.5.2.3 Elmasın
elastik özellikleri
1.3.5.2.4
Gerilim
Elmas çok gevrek
bir malzeme gibi davrandığından beri, şaşırtıcı olarak saniyede bir kaç bin
metrelik yüksek hızlarda, normal olarak 111 düzlemi üzerinden kolayca
ayrılabilir veya çatlayabilir. Bu ayrılma özelliği elmas işçileri tarafından
ustalıkla kullanılarak ham elmasın parıldayan bir değerli taş haline gelmesinde
kullanılır. Gerinim gerilimi 10-19 Gpa değerleri arasında değişir. Makaslama
gerilimlerinin ölçülmesi, basma gerilimleri gibi çok zordur ve basma
gerilimleri gerinim gerilimlerinden marjinal olarak daha azdır.
1.3.5.3
Termal özellikleri
Elmas en yüksek
termal iletkenliğe sahiptir, değer elmasın sınıflandırılmasına göre değişmektedir.
Tip 2a elmasında bu değer en yüksektir(1.5x104 W.m-1.K-1).
Doğrusal termal genleşme düşük ve oda sıcaklığında 0.8x10-6
değerlerindedir.
1.3.5.4
Optik özellikler
Elmas elde
edilen en iyi optik materyaldir ve absorblanma özelliğinin olmaması nedeniyle
benzersiz bir parlaklığa sahiptir. Buna rağmen hiç bir elmas mükemmel değildir
ve düzlem hatalarıyla bor-nitrojen gibi emprüteler birleşince renklenme ve
ışıldama oluşur. Elmasın çok yüksek maliyeti optik olarak kullanılabilmesini
neredeyse imkansız kılmaktadır.
1.3.5.5
Elektriksel özellikler
Elmas karanlıkta
>1014 ohm yalıtkanlık değeri ile mükemmel bir yalıtkandırama UV
ışığı altında fotoiletkenlik özelliği göstermektedir. A tipi 2a elması, 0.1-100
ohm.m direnç değerleri arasında yarıiletkenlik özelliği göstermektedir.
1.3.5.6
Grafitleştirme
Eğer elmas hava
ile ısıtılısa, 625 C civarında kara bir katman oluşur ancak bu elmasın grafite
dönüşürken dış ajanların yardımı olmaksızın gerçekleşen, gerçek grafitleştirme
değildir. İnert atmosfer içerisinde grafitleştirme 1500 C civarında başlar ve
0.1 karat oktahedron 2125 C’de 3 dakikadan az bir süre içerisinde tamamen
grafite dönüşebilir. İlginç olan grafitleştirme işlemi, elmas yüzeyinden bir
adet karbon atomunun çıkarılmasını gerektiriyor ve oktahedral elmas yüzeyinde
üç adet C-C bağının, dodecahedral yüzeyde ise iki adet bağın kırılması
gerekiyor.
1.3.5.7
Kimyasal direnç
Elmas inert bir
malzemedir ve ancak 500 C’de eritilmiş sodyum nitrat gibi çok güçlü oksitleyici
ajanlar ile bozunmaya uğrayabilmektedir. Elmas 720 C’deki oksijen jeti CO2 vermek
üzere yakılabilir. Oda sıcaklığında, oksijen elmas yüzeyinde absorblanır, ve
buda düşük sürtünme katsayısı kazanılmasını sağlar. Hidrojen 400 C’den fazla
sıcaklıklarda absorblanabilir. 1000 C’lik sıcaklıklar W,Ta,Ti ve Zr gibi karbit
yapıcı metaller ile birlikte B’nin önemli karbit reaksiyonları verebilmesini
sağlar. Eritilmiş Fe,Co,Mn,Ni,Cr ve Pt gibi metaller elmas için gerçek birer
çözücü gibi davranırlar.
1.4 Grafit
1.4.1
Giriş
Geçmişte, grafit
teriminin yanış kullanımı nedeniyle çok fazla karışıklık oluşmuş ve tavsiye
edilen terminolojide karbonun katı olarak tanımlanması gerekmektedir. Grafit,
hegzagonal katmanların oluşturduğu, yoğunlaştırılmış düzlemsel çember
sisteminde,karbon elementinin bir allotropik biçimi olarak açıklanır(grafin
katmanları). Katmanlar üç boyutlu yapı içerisinde birbirlerine paralel olarak
konumlandırılmıştır.
1.4.2
Grafitin elde edilmesi,
üretimi ve kullanımı
1.4.2.1
Doğal grafit
Grafit,
aralarında Brezilya, Kanada, Çekoslovakya, Çin, Kore, Madagaskar, Meksika, Sri
Lanka ve Birleşik Devletler gibi ülkelerinde bulunduğu çok çeşitli
coğrafyalarda üç biçimde- ince tabakalar, kristalin ve amorf – çpl faklı
kompozisyonlar ve özelliklerde bulunmaktadır. (tablo 1.2). Ürünler partikül boyutlarını kontrol
edebilmek için öğütülürler ve yağlayıcı, elektriksel ekipmanlar, bataryalar ve
karbon eklentileri gibi değişik şekillerde uygulama alanları bulurlar. Kil ile
birlikte fırınlanan karbonlar ise kurşun kalem yapımında kullanılırlar.
1.4.2.2
Kish Grafit
Kish grafiti
dökme demirin üretilmesi sırasında ortaya plakalar halinde kristalleşmesiyle
çıkar, grafitin göreve saf bir biçimidir ve neredeyse doğal grafitle aynı
özelliklere sahiptir.
Tablo 1.2 Doğal
Grafitin özellikleri ve karakteristikleri
Tablo 1.3 Karbonizasyon için tipik
hammaddeler
1.4.2.3 Sentetik
grafit
Sentetik
grafitin üretimi basit olarak karbonizasyon ve grafitleştirme işlemi ile
grafitleştirilmesi zor olan veya zaten kok gibi grafitleştirilebilir karbon
olan, organik başlangıçların kömüre dönüşümlerini içerir. (tablo 1.3).
Eritilmiş grafit,
karbonlaştırma işlemi ve karbon dolgusu ile organik tutkalın karışımının
şirketten şirkete fazlasıyla değiştiği grafitleştirme işlemi ile üretilen
sentetik grafitin bir biçimidir. Normalde şekil 1.11de tipik üretim prosesinin
gösterildiği Acheson yöntemi ile üretim yapılır. Petrol koku gibi karbon
dolguları, petrol rafinesi sırasında neredeyse katı halde tortu olarak elde
edilir ve bir seri distilasyon işleminden geçirilerek ağır tortu elde
edildikten sonra 400-500 C’de bir kaç gün ısıtılarak ham kok elde edilir. İyi
bir ürün elde edebilmek için ham kokun seçimi çok önem taşır, örneğin termal
şok direncini yükseltmek amaçlandığında. Sülfürün uzaklaştırılmasını
kolaylaştıran demir gibi kabartıcı inhibitörler örneğin elektrod yapımı için
gerekli sülfür oranlarının yakalabilmesini sağlarlar. Daha ileri işlemlerde kok
1200 C’lere kadar ısıtılarak artık kalan hidrojenin uzaklaştırılarak kristal
yapının oluşturulabilmesine olanak verir. Son kullanıma bağlı olarak partikül
boyutu gerekli düzeye düştüğünde, saf grafit için partikül boyutu <8.4
µmbüyüklüğünde toz şeklinde olur ve daha sonrasında dikkatle seçilmiş, düşük
yumuşama noktasına ve yüksek karbon içeriğine sahip ve tutkal görevi gören
kömür katranı ile karıştırılır. Karışım 165-170 C’de kömür katranının
viskozitesini düşürerek girişimi arttırması için tatbik edilir.Karışım daha
sonra 125 C’ye soğutulur ve istenen
biçimi verebilmek için 120 C’de çıkarılıp dökülür. Alternatif olarak, karışım
tungsten karbit kalıp içerisine basınçlı döküm yöntemi ile dökülebilir veya
yüksek benzerlik sağlanması için, pahalı bir yol olsada, izostatik olarak
preslenebilir. Yeterli miktarda porozitenin uçucuların gelişiminin engellenmesi
için korunması gerekmektedir ve çekmeden sonra son ürün yaklaşık %25 oranında
poroziteye sahip olacaktır. Daha sonra eğer istenirse, birtakım düşük
viskoziteli kömür katranının porlara girişimin artırılması için kullanılması veya
alternatif olarak, fenolik tutkalın kullanılması ile porozite oranı
düşürülebilir.
Şekil 1.11
Kalıplanmış grafitin tipik üretim yöntemi
Grafitleştirme
daha sonra grafitleştirme direnç olarak yapılır veya indüksiyonla ısıtılmış
fırında 2600-3000 C arasında uygulanır. Geriye kalan hidrojenin çoğu 1500 C de
değişir ve sonrasında sıcaklık kristal yapının gelişmesini sağlar. Soğutma uzun
bir prosestir yaklaşık iki hafta sürer, ortaya çıkan üründe katman plakaları ve
çapraz bağlar arasında birçok hata bulunmaktadır. Küldeki oran yaklaşık
00.4-0.8%’dir ve saf bir ürün elde etmek için halojen atmosferinde(Cl2
ve F), uçucu halojen tozları gibi emprütelerin uzaklaştırılması için 2500 C’de
ısı uygulanır ve kül oranı 20 ppm’e kadar düşürülür.
Grafit
içerisinde ne gibi yapısal değişikliklerin olduğunu anlamak için, oksitleyici
atmosferin yokluğunda saf hidrokarbonun grafitleştirilmesi işlemi basitçe
izlenebilir. 400 C’ye ısıtılması sırasında, hidrokarbon başta kararır,
muhtemelen siyaha döner, bu proses kömürleştirme veya koklaştırma olarak geçer.
Yoğunlaştırılmış çember yapılarının büyüklüğü artar ve aşamalı
dehidrojenerasyon 1600 C’ye cıkan sıcaklıklarda, makro-aromatik moleküllerin
birbirileri üzerinde yerleştiği, hegzagon çemberlerden oluşan büyük bir ağı
yapılandırır, ancak bu yapı içinde dikey bir kristollagrafi oluşmaz. 1600’den
2800 C’ye kadar, grafitleşebilir karbon üç boyutu düzlemde grafitleşir. Katmanlar arasındaki boşluğu
0.37 nm olan grafitleştirelemeyen karbon ise 2000 C’deki cok uzun ısıtılmalara rağmen
tamamen grafitleşemez. Baştaki malzemenin moleküler yapısı elde edilecek son
ürünün tipini belirler (tablo 1.3). Grafitleşen karbonlar, diğer bir deyişle,
2200 C’de katmanlar arası mesafenin 0.344 nm’ye getirilmesi ve düşük
sıcaklıklarda, grafit yapısının, 0.355 nm’lik katmanlar arası mesafesini
vermesi ve 0.344 nm’lik mesafe ile turbostratic yapıyı vermesi gibi örneklerde
görüldüğü gibi detaylar, katmanlar arası mesafeye göre belirlenir.
1.4.3
Grafit Yapısı
Grafit
genellikle saf olarak tanımlanır ve kömür, is ve kurum gibi karbonun diğer biçimleriyle
fiziksel özellikleri nedeniyle tanımlanmaz. Mükemmel kristalin grafit, parlak
gümüş yüzeye ve düzlemsel morfolojiye sahiptir ancak polikristalin biçimde gri
renge sahiptir. Grafitleştirilmemiş karbon kağıda iz bırakamazken, grafit
bırakabilir.
Grafit, her bir
diğer üç yakın komşusuna 0.142 nm uzaklıkta bulunan, hegzagonal düzlemsel yoğun çember sistemi ile yerleşmiş
katmanlardan oluşur. Grafin katmanları olarak tanımlanan katmanlar, üç boyutlu
yapıdan birbirlerine paralel olarak yığılmışlardır. Katmanlar arasındaki
kimyasal bağlar, her bir karbon atomu arasında, sp2 hibritleşmesi ile
kovalenttir; her hegzagonal düzen altı tane σ bağı ve geri kalan σ
hibritleşmesinde görev almayan p orbitallerinin, katmanlara doğru açılar ile
yönlenirler. p orbitali olan birbirine
komşu iki karbon atomunun üstüste binmesiyle π orbital düzlemi oluşur.(şekil 1.12).
Her hegzagonal düzlemde üstüste gelen π orbitalleri, donut şekli oluşturacak
biçimde tüm altı karbon atomunu çevreler ve π orbitalindeki altı elektron
yerlerinden çıkarılır ve bu durum enerjinin düşürülerek molekülün stabilize
haline gelmesini sağlar. Düzlemler, van der waals kuvvetleriyle
karşılaştırılabilecek, zayıf kuvvetlerle birbirlerini çektiklerini gösteren,
0.335 nm aralıkla durmaktadırlar. Grafin düzlemlerinin kenarları karbon atomu
kaybederler veya kopmuş tel çitler gibi sallanan bağlar oluşur.
Şekil 1.12 Tek hegzagonal sp2
hibritleşmesi yapmış grafitin moleküler iskeleti
Şekil 1.13 Grafit’in hegzagonal birim
hücre yapısı
Şekil 1.14 Hegzagonal Grafit kristalinin
şeması; görünüm boyuna düzleme diktir.
Yığılmış katman
düzlemleri, neredeyse aynı iki farklı kristal biçimde ortaya çıkar; hegzagonal
ve rhombohedral. Hegzagonal, ABABAB paketlenmesi ile en çok karşılaşılan
biçimdir(şekil 1.13) ve birim hücredeki dört atomun pozisyonları (0,0,0),
(0,0,1/2), (2/3,1/3,0) ve (1/3,2/3,1/2)’dir. ABCABC dizilimiyle rhombohedral
biçimindedir ve birim hücredeki altı atom (0,0,0), (2/3,1/3,0), (0,0,2/3),
(2/3,1/3,1/3), (1/3,2/3,2/3) pozisyonlarındadırlar. Rhombohedral grafit, her
zaman hegzagonal yapıda bulunur ve yaklaşık 2500 C’ye ısıtıldığında
rhombohedral paketlenme, hegzagonal biçime dönüşür. Yığın serisinde olmayıp,
paralel katman düzlemlerinde, mükemmel hegzagonlardan oluşan sağlam ağ, turbostratik
olarak tanımlanır(şekil 1.17).
Şekil 1.15 Rhombohedral Grafit
kristalinin şeması; görünüm boyuna düzleme diktir.
Şekil 1.16 Grafitin Rhombohedral birim
hücre yapısı
Şekil 1.17 (a) Turbostatik karbon yapı ve
(b) 3-D grafit kafeslerinin karşılaştırılması.
Şekil 1.18
Doldurulmamış kafes, yığın hatası ve düzlem kaymaları gibi grafit içerisinde
görülen kristalit kusurları
Ideal grafit
mevcut değildir ve ideal kristal biçimleri, eksik atom, yığın hataları ve şekil
1.18’de gösterildği gibi yönelim farklılıkları gibi hatalar barındırır. Diğer
hatalar ise vida ve kenar dislokasyonlarıdır(şekil 1.19). Kenar
dislokasyonlarında bi çeşit elektonik valens bulunur ve örneğin, -H, -OH ve –O-
gibi yabancı atomlar, bu kenar hatalarıyla bağ kurabilirler. Buna rağmen ağ,
başka gruplarla uyum sağlamak için kabarmaya başlar ve bel verir. Grafiti
öğütüm toz haline getirmekte daha fazla bağın kırılmasına neden olur ve hata
sayısını artırır. Yapıya bor katılması elektriksel direnci düşürür ve termal
iletim katsayısını pozitif yönde etkiler. Herhalde, bor elektron kabul
sahalarını temin etmektedir. Valens sebepleri nedeniyle, ağdaki bazı eklemler
kırılır ve bu durum boronun neden karbonun grafitleşmesine yardım ettiğini
açıklar.
Şekil 1.19 Grafit kristali içerisindeki
dislokasyon kaymaları
Şekil 1.20 Grafit içerisindeki por
boyutuna göre porların hacimsel dağılımı.
Şekil 1.21 Grafit
bölgelerinin mikrografileri
1.4.4
Grafitin özellikleri
1.4.4.1
Yoğunluk
Kristallografik
olarak mükemmel grafit 2.265 g.cm-3 yoğunluğa sahiptir. Yoğunluk, pratikte
kristal mükemmelliğin bir ölçüsü olabilir, sentetik grafitler nadir olarak 2.0
gr.com-3 altında, bazı versiyonları 1.6 g.cm-3 kadar düşük olmakla beraber
özellikler gösterirler. Sentetik grafitin yoğunluğu direkt olarak por boyutuyla
alakalıdır (şekil 1.20) ve azalan tane boyutu, gerçek porozite miktarını
azaltır. Kaba ve ince taneli öğütülmüş grafitin gerçek tane boyutu şekil 1.21de
gösterilmiştir. Yoğunluk üretim işlemi sırasında titreşimli sıkıştırma teknikleri
ve reçine emdirme yöntemleri ile yükseltilebilir.
1.4.4.2
Mekanik Özellikler
Mekanik
özellikler tane yönü ve taneye dik olmak üzere yönlenmeye bağlı olarak
değişmektedir. Izostatik sıkıştırma, yüksek yoğunluk ve geliştirilmiş
sağlamlıkta bir ürün vermekle beraber pahalı bir yöntemdir. Ekstrüde edilmiş
ürün, tane yönlenmesini ekstrüsyon ile aynı yöne hizalar, ürüne anizotropik
özellikler verir ama ucuz bir yöntemdir ve sabit kesitli, örneğin; elektrotlar
gibi ürünler için kullanılmaktadır. Grafit, dökülen yöne dik tane yönü olan
sıkıştırma yöntemiyle üretilmektedir. Bu yöntem orta seviyede ekonomik bir
yöntemdir ve kalıp veya yatak gibi karmaşık şekillere sahip parçaların
üretiminde kullanılır. Bölümler, eğer istenirse, 1.8mlik çaplara kadar
üretilebilir.
Şekil 1.22 MSY
tipi grafitin sıcaklığın fonksiyonunda bükme gerilimindeki göreceli değişimi
Dökülmüş grafit
davranış olarak cama benzer ve çevre sıcaklıpında, gevrek tarzda hata
oluşturur. Buna rağmen yüksek sıcaklıklarda, tavlama efekti sırasında, diğer
malzemelerden farklı olarak, sıcaklık arttıkça gerilimde artar. Şekil 1.22
bükme geriliminin oda sıcaklığına göre 2500 C’ye cıkıldıgında nasıl ikiye katlandıgını
göstermektedir. Şekil 1.23 sıcaklıgın diger özellikler üzerindeki etkilerini
göstermektedir.
Şekil 1.23
Sıcaklıkla birlikte elektrografitin fiziksel karakteristikleri değişimi
Genel olarak
dökülen kısmın çapı küçükldükçe, mekanik özellikleri artmaktadır. Bununla
beraber, elektrot için dogru çapı secmek onemlidir, en dış bölümdeki fazla
kısımlar kesilerek alınır. Tablo 1.4’te üreticilerin, üretim metodu, tane
boyutu, tane yönü ve bölüm büyüklüğü gibi tipik grafit özellikleri verilmiştir.
1.4.4.2.1
Elastik özellikler
Elastik
sabitler, ölçümlerinde önemli pratik problemler sergilerler ve sıkıştırma
tavlamalı pirolitik grafitin tipik özellikleri;
Not: İzotropi
için durum 2C44/C11-C12=1 ‘dir, bu sabitlerin
yerine değerleri koyduktan sonra, oran 0.0004 olur. Young modülünün, yönlenme
ve malzemenin aşırı anizotropik olması ile birlikte, fark edilebilir şekilde
değişken olduğu ortaya çıkar.
Şekil 1.24 Grafitin özgül ısısının
şematik çizimi
Tablo 1.4 Kalıplanmış/Ekstrüde edilmiş
grafitlerin özellikleri
Grafit, temel
düzlemlere paralel olarak iyi aralıklar
sergiler ve düşük sürtünme kuvveti yüzünden, yağlayıcı olarak kullanılabilir ve
yağlayıcılar içinde kullanılabilir. Sürtünme kuvveti ile ilgili özellikler,
yüzey üzerinde absorblanan empüritelerden etkilenir (cf elması).
1.4.4.3
Termal özellikler
Grafit, 4473
C’de bulunan erime noktası ile mükemmel bir refrakter malzemedir, ancak mutlaka
100 atm’lik basıncın biraz altındaki seviyelerde olmalıdır, diğer türlü sadece
basit olarak süblimleşir. 400 C’de grafit hava ortamında oksitlendikten
itibaren, dahada yüksek sıcaklıklarda kullanılabilmesi için inert atmosfer
içerisinde korunmalıdır. 2500 C seviyesinde inert atmosferin hareketsiz olması
çok önemlidir, diğer türlü, yüzey gaz akışının yüzey üzerindeki sürekli
etkisiyle yüzeydeki grafit süblimleşerek, kötü bir şekilde erozyon meydana
gelir.
Özgül ısı sıcaklıkla
birlikte yükselir(şekil 1.24) ve basal yönde grafit iyi bir iletkendir, yüksek
anizotropiktir ve bazal düzleme doğru neredeyse yalıtkandır. Termal iletkenlik
sıcaklık ilk düşer. Ekstrüde edilmiş çubukların termal genleşmesi radyal yönde
eksensel olarak üç katına kadar çıkabilir (şekil 1.25) ve anizotropi
değerlerinin bu şekilde değişmesi mutlaka pratik uygulamalarda hesaba
katılmalıdır.
1.4.4.4
Elektriksel özellikler
Grafit, ısıda
olduğu gibi elektriktede iyi bir iletkendir ve yine aşırı anizotropiktir, basal
düzlem yönündeki bir metal gibi davranır ve neredeyse yalıktan gibidir.
Pratikte, yinede, farklı üretim metodlarının etkileri sebebiyle, dökme grafitin
davranışlar biraz değişiktir, bu durum, tanelerin yönlenmesi, gerçek tane
boyutu, porozite ve son boyut gibi özellikleri etkiler. Elektrik direnci,
grafit ısı elemanlarının inşaası sırasında önemli bir parametre olarak kabul
edilir. Şekil 1.26 tipik elektot malzemesi üzerinde sıcaklığın etkisini göstermektedir,
şekil 1.27 ise grafit tipi ve tane yönlenmesinin elektirksel direnç üzerindeki
etkisini göstermektedir.
Şekil 1.25 Anizotropik ve izotropik
grafitin termal genleşmesi
Şekil 1.26 MSY
tipi grafitin sıcaklığın fonksiyonunda elektrik direncindeki göreceli değişim
1.4.4.5
Kimyasal direnç
Grafit, kimyasal
olarak çok iyi şekilde direnç gösterir ve ısı değiştiricileri gibi özel
kimyasal işletmelerin inşaasında kullanılır.
Grafit, B, Si,
V, Fe, Mo, W ve Ta gibi karbitlerle birlikte şekillenir. Oksijen gibi okside
edici gazlar(>150 C), hava(>250 C)
ve buhar(>300 C) grafite saldırır ve aktive edilmiş karbon üretebilmek için
bazı vasıtalar kullnılır. Az sayıda, daha fazla grafitik karbon, daha düşük
seviyede aktif olacaktır.
Grafit, grafit katman
düzlemleri arasına bileşimler girerken, ara bileşiklerle reaksiyon verir,
onları ayırır, bununla beraber, grafit normal formuna geri dönerken, ısı bütün
ara bileşiklenmiş ürünü ayırmaya çalışır. Böyle olduğu halde, katman düzlemleri
itilerek ayrılır, yapraklardaki karbon atomlarının birbirlerine uzaklıkları
değişmez. Sıvı potasyum, katman arası boşluğun 0.335’ten 0.54 nm’ye artmasıyla,
C8K (şekil 1.28) ve C16K şeklini alır.
Şekil 1.27 Union Karbit grafitlerinin
yüksek sıcaklıklardaki dirençlerinin değişimleri
Şekil 1.28 Potasyum Grafiti C8K
Nitrik asitli
sülfirik asit, güçlü bir oksidasyon gerecidir ve mor-mavi bisulfatı, C23+(HSO4)-(H2SO4)2,şekillendirir.
Grafit, ara katmanın 0.798 nm boşluk ile şişirilir. Bu işlem, grafiti
saflaştırmak ve yaprak-koloidal grafitler üretmek için uygulanır. Grafit ara
yapısana girebilecek altmıştan fazla bilinen halojen tuzu bulunmaktadır, örneğin,
180 C’deki FeCl3, 0.93 nm’lik ara katman boşluk mesefasi verir.
Potasyum
klorat/nitrik asit/sulfirik asit’le oluşan güçlü oksidasyon karışımı grafit
oksit olarak tanımlanabilecek grafit formları, oksijen ve hidrojenin çekilmesi
ile elde edilecek, 0.6-1.1 nm ara katman aralıklı, yeşil-kahverengi ürünü C8O2(OH)2 (hidrojenin büyük bir kısmının su halde
bulunduğu) oluşturur.
1.5 Pirolitik
karbon ve pirolitik grafit
Karbon fiber filamentli
elektrik lambaların ilk günlerinde, lamba flamentinin mekanik özelliklerini
geliştirmek için karbonize edilmiş suni ipekler, pirolitik grafitle
kaplanmıştır.
Kimyasal buhar
biriktirme (CVD) yöntemi kullanılarak, örneğin metan gibi gazlar, karbon
substrat üzerine 1100 C civarında uygulanırsa, izotropik doğaya sahip,
pirolotik karbon elde edilir. 1000 – 1700 C arasında, karbon ara bir yapı ile
biriktirilir, 1700 – 2300 C arasında ise pirolitik karbon elde edilir. Kaplama
substrat üzerine uygulanabilir ve yeterli kalınlıkta olursa, kendi başına bir
obje( cf CVD elması) olarak çıkarılabilir.
1950’lerde, Kraliyet
Havataşıtları Kurumu (RAE)’dan, karbon fiberle ünlü W. Watt, A.R.G. Brown ile
birlikte, 2100 C’de metan gazıyla kullanılmış ,pirolitik grafiti ile grafit
çubukları üzerinde çalışmışlardır. Kaplamanın yoğunluğunu 2.17 g.cm-3 olarak
belirlemişlerdir (tablo 2.5) ayrıca X-ışın analizi ile yüksek tercihli
yönlenmeye sahip olduğu ispatlanmıştır. 1700 C’de üretilen malzemenin yoğunluğu
yinede, 1.12 g.cm-3 ve 2800 C’ye kadar ısıtıldığında, baştaki kuruma benzer,
çekirdeklenme bölgesi gibi davranan, partiküllerinde biriktirilmesi sebebiyle,
sadece 1.52 g.cm-3’e kadar artar. Sonraları, bir diğer karbon fiberle ünlenmiş
W. Johnson ile, bu üçlü, 2100 C’de biriktirilmiş pirolitik grafitin termal
iletkenliği hakkında çalışmıştır. Sıcaklık daha sonra stabiliteyi görebilmek
için 2600 C’lere kadar çıkarılmış ve ilginç bir anizotropiyle
karşılaşmışlardır; boyuna (basal) düzlemi incelerken, değerlerin radyal(c-axis)
düzlemine göre üçyüz kat daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Pirolitik
grafitler hakkındaki Watt ve Johnson’un yaptığı bu çalışmalar daha sonraları
yapılacak PAN esaslı karbonlarda RAE üzerine çalışmalarda önemli bir arkaplan
olarak kullanılmıştır.
Pirolitik
biriktirmelerin özellikleri ve yapısı, hangi sıcaklığın daha önemli olduğunu
belirten faktörlerin sayısı ile etkilenmiştir. Kristallerin boyutu ve tercih
edilen yönlenmelerinin açıları sıcaklık ile birlikte artar, bununla beraber ara
katman mesafesi düşer. Yoğunluk, kristal çapı ve kristal yüksekliği gibi tipik
değerler, 930’de pirolitik karbonun cyclopentadiene’den şekillendirildiği ve
2700 C’de grafitleştirilerek oluşturulan, tablo 2.6da verilmişlerdir. 2.261
g.cm-3 olarak bulunan yoğunluk değeri, 2.269 g.cm-3 değerine sahip ideal
grafite çok yakındır.
Tablo 1.5 Pirolitik grafitin
yoğunlukları
Tablo 1.6 Başta 930 Cde biriktirilmiş
siklopentadienden şekillendirilmiş pirolitik karbonların özellikleri
Pirolitik grafit, CVD yöntemi ile, termal olarak
metan,etilen veya asetilen bigi hidro karbonların, indüksiyonla ısıtılılarak ve
aynı zamanda düşük basınç altında alının substrat ile, 1100 C’de
uzaklaştırılması ile hazırlanabilir. Ürün izotropik olmaa meğil ettiğinde veya
basınç 1 atm’yi (101 kPa) geçtiğinde, biriktirme işlemini kontrol edebilmek
için argon veya hidrojen gibi reaktif olmayan gazlar ile seyreltmek gereklidir.
Basit olarak
reaksiyon şöyle gösterilebilir;
CH4àC+2H2
Buna rağmen,
gerçekten çok karmaşık bir işlemdir ve benzen ile birlikte şekillenen çeşitli
poliaromatik hidrokarbonlar son olarak karbon olarak biriktirilirler. Diğer CVD
yöntemleri, akışkan yatak ve plazma teknikleri kullanırlar. Karbon-karbon
üretimi için kullanılan bir diğer CVD yöntemi kimyasal buhar sızması (CVI)
tekniğini kullanır. CVI tekniğinde, reaktif ortam, mesela 3 boyutlu olarak
yapılandırılmış fiberden, poroz substrat içerisine difüze olur ancak üretilen
bütün yan ürünlerin dışarıya difüze olmasına izin verilmelidir. Oldukça yavaş
bir işlemdir.
Basit olarak,
pirolitik grafit, grafit kristallerinin kesin koşullarda neredeyse paralel
dizilişte olduğu, yaklaşık olarak mükemmel grafit kristal yapısındaki,
turbostatik yapıya sahiptir. Dikkatli bir kontrol ile, biriktirilen yapı,
izotropik veya katmanlı olarak, kolonsal olabilir. Biriktirmenin tarzında,
substratın temizliği ve geometrisi büyük rol oynar ve şekil 1.29, biriktirilmiş
yapıdaki yüzey hatasının etkilerini göstermektedir.
Şekil 1.29 Biriktirilmiş Pirolitik
grafit yapısında hatanın oluşturduğu etki
Şekil 1.30
Biriktirilmiş pirolitik yapıda gaz fazında çekirdeklenmiş emprütelerin etkisi
Kolonsal yapı,
boyuna düzlemlerin kristallerin aynı hizada olduğu, substrata paralel yapıdadır
ve biriktirme işlemi sırasında, kolonsal yapılar genişler, artan tane boyutuyla
birlikte, koni şeklini alır, bu durum istenen bir faktör değildir. Bu koni formasyonu, yüzeye girmesine izin
verilen kurum partikülleri ile kontrol edilebilir, yeni büyüme bölgeleri sağlar
(şekil 1.30). Katmanlı yapı, fiber veya partükül üzerine biriktirilmiş olsada
eşmerkezli olan paralel katmanlardan oluşmuştur. Kolonsal ve katmanlı yapılar,
polarize ışık altında optik olarak aktiftir ve 2500 C’de yüksek dereceli
kristal düzen ile oluşmuş olur ve sonra basınç altında 2700 C’de tavlanırsa,
neredeyse ideal grafit kristallerine sahip yüksek yönlenmeli pirolitik
grafit(HOPG) üretilir.
İzotropik yapı,
ince taneli ve tercihli olmayan yönlenmelidir ve görsel olarak grafitik yapı
göstermemesinden itibaren, halihazırda grafitleşmemiş ve opti aktivite
göstermeyen, izotropik karbon olarak tanımlanır.
Pirolitik karbon
ve grafitin özellikleri tablo 1.7’de verilmiştir. Pirolitik karbon daha sert,
güçlü ve gazlara karşı daha az geçirgendir ve cilalanabilir. Sonuç olarak,
örneğin; roket nozülleri, bölünmeye yatkın materyallerin saklanması için
kaplar, biyomedikal aletler, fşber optik kablolara abrazif direnci kazandırmak
için yapılan kaplamalar ve karbon-karbon uygulamalar gibi, bu olağanüstü
özelliklerin avantajından yararlanabilecek uygulamalarda kullanılabilir. Bazı
grafit çeşitleri, yüksek sıcaklığa dirençli elemanlar, yarıiletken işinde
kullanılan özel aletler ve metal ve seramik matris için, difüzyona karşı direnç
bariyeleri ile fiberleri kaplamada kullanılırlar.
Tablo 1.7 Pirolitik karbon ve grafitin
özellikleri
1.6 Cam
benzeri karbon
Öncelikle şunu
belirtmek gerekir, Glassy Carbon ve Vitreous Carbon, camsı karbonların farklı
versiyonlarının ticari markalarıdır. Camsı karbon, karbonun, yüksek
düzensizlikli, camın kırık haline benzeyen, kristalin olmayan yapısıdır.
Aromatik polimerin katı durumda karbonizasyonu ile yapılır, 3 boyutlu çapraz
bağlı yapısı ile genellikle plastik olarak tanımlanır, sonuç olarak kömür
formasyonunda elde edilir ve kok değildir. Tercih edilmiş plastikler, yüksek
karbon içeriğine sahip, polifenilleri, poliyimidleri, aromatik apoksi
formulasyonlarını, fenolik ve furan reçinelerini kapsar (tablo 1.3). Ham
materyal, başta, işlem sırasındaki çekme ve son düzeltmeler için son objenin
genişletilmiş halinde şekillendirilir. Isının yükselme oranı ham materyale göre
değişir ve yapay kalınlık normal olarak, ürünler tarafından oluşturulan
gazların dışarıya yavaşça difüze olması için gerekli olan 4 mm’de
sınırlanmıştır. Fire ve kütle kaybı yoğun olarak 200-600 C arasında
gerçekleşir, yapay çekme doğrusal olarak %25 civarında ve daha sonra son ısıl
işlem ile birlikte yaklaşık %5 oranında daha çekme olur. Piroliz aşaması
sırasında, polimer zincileri bozulmamış olarak kalır ve koktan farklı olarak,
mozofaz aşamasına geçmez.
Camsı karbon
yapısı çok düzensizdir, şekil 1.31’deki polimere benzemektedir. Bu şekil düşük
yoğunluk, düşük termal ve elektriksel iletkenliği ve neden izotropik olduğunu
açıklar. Kristalinler, Lc < 3 nm ile küçüktür. Yaklaşık 1-3 nm arası
çaplardan oluşan birçok hata, grafit katmanları arasında bulunur ve moleküler
bir elek gibi davranır, %1’lik metanol gibi küçük molekülleri absorblayabilir,
ancak helyuma karşı çok düşük geçirgenlik gösterir, bu durum helyum molekülünün
yapı içerisinde absorbe edilecek kadar küçük olmamasından kaynaklanır. Camsı
karbonlar ara bileşikleri şekillendiremez ve sadece oksijen (550 C üzerinde) ve
bazı sıcak ergiyiklerle güçlü oksitleştirici asitler tarafından saldırıya
uğrayabilir. Kimyasal etkilere karşı aşırı direncin bir sonucu olarak, camsı
karbonlar, potalar ve bardaklar gibi özel analitik labratuvar cihazlarının yapımında
kullanılır. Diğer ürünler, camsı karbon köpüğü ve camsı karbon mikroküreleri
gibi ürünleri içerir.
1.7 Karbon
fiberler
Karbon fiberler,
daha sonra bahsedilecek olan, poliakrilonitril (PAN), selüloz, zift ve
polivinilklorid gibi polimerik ham malzemelerden hazırlanabilir. PAN esaslı
karbon fiberler en yaygın olan tiptir ve iyi çekme, modül özelliklerine
sahiptir. Bununlar beraber aynı zamanda yüksek modül ve düşük çekme
özelliklerinede sahip zift esaslı ham materyalden yapılmış türleride vardır.
1.8 Grafit
whiskerlar
Hidrokarbon
gazlarını, 350 – 2500 C aralıklarında cihazlara boşaltan birçok işçi, grafit
flamentlerinin, 200 µm çap ve 50 mm uzunluklarına kadar çıktığını ve bu katı
flamentlerin sarmal veya içi boş şekillerde olduğunu gözlemlemiştir. R. Bacon tarafından,
Birleşik Karbit Araştırma Labratuvarlarında, DC arkı ( 75V, 75A ) kullanılarak,
tüketildiği sırada aşağıya doğru indirilebilen ( 12mm.min-1), pozitif karbon
elektrot çubuğu ile 9.2 kPa ve 4173 Cdeki atmosferde bulunan karbon bloğu
katodu arasında grafit whiskerları elde etmiştir. Grafit, anodun ucundan
buharlaşır ve kabaca %80i aşağıdaki katod üzerinde yoğunlaşır, katı bloğa şekil
verir, dikit ( stalagmit) ‘e benzer bir şekilde büyür, yayılan whisker’lar 5µm
çapa kadar çıkabilir ve bazıları bloğun kırılmasıyla çıkarılarak 30 mm’ya kadar
uzarlar. Bu sırada yayılan iğneler, iç bükey büyüyen yüzeye dikey duruma
gelirler. Whiskerların dizilişinin birbirlerine yakın olması için, karbonun
üçlü noktası yakın olan, 1 kPa ve 4773 C gereklidir.
Whiskerlar yüksek
dereceli kristal mükemmeliyetine sahiplerdir ve saf grafit tek kristalleriyle
benzerlerdir. Birçok whisker, yuvarlanmış kağıt şeklinde grafit katman
düzlemlerinin whisker boyunca uzanmasıyla uzanan bir yapıdadır. Bacon, bu
yapıyı whisker boyunca yüksek bir gerilim geçirip onu ikiye ayırarak kanıtlamış
ve meydana gelen düzlemin yanal boyutlarının, orjinal whiskerın bir kaç katı
olan bir çember olduğu ortaya çıkmıştır.
Şekil 1.31 Camsı karbonun yapısal modeli
Şekil 1.32
Grafit katmanının sarılmasıyla şekillendirilmiş grafit whiskerı
Whiskerlar
oldukça esnek ve güçlüdür; birçok defa kırılmadan kendi etrafında kıvrılabilir.
20 Gpa gibi yüksek gerilimlerde modül en az 700 Gpa ve en yüksek 1000 Gpa
olarak ölçülmüştür. Test sırasında karşılaşılan belirgin problemlerden biri,
whiskerların test makinesinin çenelerine yeterli ölçüde kavrama
yaptıramamasıdır. Grafitin düşük makaslama gerilimi sebebiyle whisker kavrama
yapamaz ve kavrama kılıfının arkasından kurtulur. Yüksek değerli bu olası
hedeflere polimerden yapılmış karbon fiberler ile ulaşılmıştır.
1.9 Buharla
geliştirilmiş karbon fiberler (VGCF) ve katalitik kimyasal buhar biriktirmeli
flamentler (CCVD)
Eski bir yöntem
olan buharla büyütülmüş fiberlerin üretiminin başlangıcı yüzyıl öncesine
dayanır, demir içerisinde pirolizlenmiş metan/hidrojen karışımından
geliştirilmiş flamentler, muhtemelen elektrik lambaları için filament olarak
kullanım alanı bulmuştur. Elektron mikroskobunun ortaya çıkışına kadar bu tip
fiberlerin detaylı bir araştırması yapılamamıştır ve buharla biriktirilmiş
karbon fiberin geliştirmesi daha sonra Baker ve Harris, Tibbetts ve Gadalle
tarafından yapılmıştır.
Tibbetts
tarafından geliştirilmiş yığın yöntemi, hidrokarbon/hidrojen karışımın,
yaklaşık 1000 C civarında, katalizör olarak davranan demir partikülleri içeren
substrat üzerine biriktirilir. Şekil 2.33 filamenlerin nasıl katalitik
patiküller ile şekillendirildiğini basit olarak göstermekte ve VGCF’nin
özellikleri ve büyüme mekanizmaları Dresselhaus tarafından detaylandırılarak
Tablı 1.9 da verilmiştir.
Koyama ve Endo
tarafından tanıtılan sürekli yöntem, Hatano tarafından geliştirilmiştir.
Aşırıince taneli metalik partikülleri(2-25 nm çap), benzen gaz akımına sokarak
veya ferrocene gibi organometalik bileşiklerin in-situ işlemi ile
ayrıştırılması ile üretirler. Sürekli yöntem kesinlikle daha verimlidir ancak
ne yazıkki, şimdilik sübstrat üzerine fiberin biriktirildiği yığın prosesi ile
aynı özelliklere sahip olmayan, düşük çaplı fiberler üretilebilir.
Şekil 1.33 Katalist partikülleri
varlığında buharla büyütülmüş karbon fiberin büyüme şeması
Tablo 1.9 VGCF karbon fiberinin tipik
özellikleri
2. KARBON FİBER
ÜRETİMİ İÇİN HAM MADDELER
2.1 Giriş
Edisonun ilk
çalışmalarından beri, karbon fiber üretmek için çok çeşitli hammaddeler
kullanılmıştır ve bunların arasında poliakrilonitril(PAN) en popülerleridir.
İdeal bir
hammadde için şartlar; karbon fibere kolayca dönüştürülebilmelidir, yüksek
karbon verimliliğine sahip olmalıdır ve işlemesinin ekonomik olması
gerekmektedir. PAN’ın en büyük artıları, sürekli bir karbon omurgaya sahip
olması ve döngüsel reaksiyonların gerçekleşebilmesi için nitril gruplarının
ideal şekilde yerleşmesi, merdiven şeklinde bir polimer elde edilebilmesi, son
fiberin karbon yapısının ilk aşamasının tamamlanmasıni sağlar.
Acrilonitrilinin
( CH2=CHCN) karbon içeriği %67.9’dur ve PAN hammaddelerinin, yüksek modüllü
fiberlerin üretilebilmesini sağlayan birleşme ile, %50-55 oranında karbon
verimliliği olduğunu belirtmek şaşırtıcı olmaz.
Akrilik fiber,
%85’ten daha fazla oranda akrilonitril (AN) monomer içeriğine sahiptir. %85’ten
daha az AN içeriğine sahip fiberler, modacrylicler olarak tanımlanır ve karbon
fiber hammaddesi olarak kullanılmaya uygun değildir.
Selülozik
hammadde (C6H10O5)n %44.4 oranında karbon içeriğine sahiptir, ama, malesef,
pratikte, reaksiyon sadece basit bir dehidrasyon reaksiyonundan çok daha
karmaşık ve karbon verimliliği sadece %25-30 oranındadır.
Zift esaslı
karbon fiberler, yinede, yüksek %85 verimlilik ile birlikte yüksek modulüs
sağlar ancak, grafitik doğaları nedeniyle, zayıf basma gücüne sahip olacak ve
enine özellikleri PAN ile karşılaştırılabilecektir.
Diğer
hammaddeler vinylidene klorid ve fenolik reçinelerdir ancak hiçbiri şimdiye
kadar ticari bir değer taşıyacak kadar geliştirilememiştir.
2.2 Karbon fiber
çalışmalarının genel olarak gelişimi
Yaklaşık otuz
yıl önce, karbon fiber mükemmel bir yeni malzeme olarak müjdelenerek ortaya
çıktı. Buna rağmen, karbon fiber, aşırı kullanışlı güçlendirici malzeme olarak
tanıtıldığından beri, kesinlikle yeni bir malzeme değildir. Thomas Alva Edison,1877’de
ilk ses kayıt cihazlarını yapmıştır ve daha sonra dikkatini 1880de akkor
elektrik lambalarına vermiş, karbon fiberi elektrik lambası için filament
materyali olarak kullanarak patentini almıştır. Bu amaç için, 15 aylık bir
periyotta, Edison ve yanındakiler New Jersey-Menle Park’ındaki
labratuvarlarında yeni bir tip jeneratör yapmış, uygun bir materyal bulmuş ve
onları yüksek vakum altında çalışan cam bir küre içerisinde birleştirmiştir.
Bu iş için uygun
bir materyal için Edison’un 1600’dan daha fazla sayıda değişik çeşitlerde (
kağıt ve giysi, iplik, misina, fiber, selüloid, şimşir, hindistancevizi
kabukları, ladin, karya, saman, akağaç, gül ağacı, yumuşak kuru ağaçların
mantar saldırısı ile çürütülmüş hali, mantar, keten, bambu ve bir kızıl
iskoçyalının inanılmaz şekilde uzamış bıyığı. Sonunda, Edison normak bir pamuk
ipliğinin karbonlaştrılması fikrini buldu ve 1879da 21 Ekim günü vakum altında
neredeyse yarım gün boyunca parlamıştır. Bu filament daha sonra karbonize
edilmiş “Bristol Kartonu” ile değiştirilerek 170 boyunca yanması sağlandı.
Böylece akkor elektrik lambası bulunmuş oldu.
Bu karbon
filamentler daha sonraları, Edison tarafından, doğal selüloz ve pamuk gibi
selülozik materyallerin, çinko klorid gibi solventler içerisinde çözülmesi ile
macun üretilir. Bu macun, kalıp tarafından direkt olarak sıvı (dönme banyosu)
içeren bir banyo içerisine ekstrüde edilir ve bu işlemle selüloz, iplik veya
filament olarak yeniden elde edilir. Filament materyali boyuna kesilir ve
havanın olmadığı bir gaz fırınında karbonize edilir. Materyal özünde zayıftı ve
daha sonra gelen geliştirmeler ile yüzeye pirolitik karbon kaplandı. Bu işlem,
benzen gibi hidrokarbonların buharı içinde filamentlerin yerleştirilip,
üzerlerinden elektrik akımı geçirilerek hidrokarbonların bileşenlerine
ayrılarak, gelişmiş özellikler ile birlikte, filament yüzeyine kaplanması ile
gerçekleştirilmiştir.
Edison, 10 Kasım
1879’da, 12 ay öncesinden tedbir için J.W. Swann tarafından alınmış olan,
karbondan yapılan lamba filamanları patentini, kendi adına onaylattı. Swann ve
Edison’un ortak olarak aldıkları patentler, İngiltere’de karbon fiber konusunda
ilktir. 1889’da Hughes ve Chambers, demir pota içerisinde, metan ve hidrojen
karışımının pirolizlenmesi ile saç benzeri karbon fiber üretilmesi yöntemi
hakkında patent almışlardır ancak bu yöntem ekonomik bulunmamıştır.
Şekil 2.1
1876’da New Jersey - Menlo Park R&D’taki tesislerinde Edison, “bilimsel
adamlar” takımıyla birlikteyken çekilmiş bir fotograf. Edison, soldan 6ncı,
oturmuş ve sapkalı olandır. Labratuvarda arka tarafta görünen bir org olması
ilginçtir.
Bir sonraki
gelişme, 1909’da Whitney tarafından yapılmıştır. Dış katmanı pirolitik karbonla
çevrelenmiş, saf olamayan karbon çekirdeğinden oluşan ürünü, karbon tüp
elektrik fırınında 2300-3700 C’ye ısıtarak, dış taraftaki pirolitik karbonu,
elektriksel özellikleri iyileştirilmiş bir tür grafite çevirmiş ancak fiber
hala zayıf ve gervrek kalmıştır. Bu gevrekliğin üstesinden gelebilmek için,
filamentler, son grafitleştirme prosedürünen önce, istenilen şekilde
hazırlanır. Elektrik lambaları için filamentler kullanılması görece kısa bir
süre sürmüştür, 1910’da, tungsten gibi çok daha güçlü metaller ile
değiştirilmiştir.
2.3 Karbon fiber
için hammade olarak PAN kullanılmasının kısa gelişimi
PAN fiberin
gelişimi gecikmiştir çünkü PAN, ayrışma işlemi yapılmadan ergitilemez ve buna
paralel olarak, ergiyik eğirme yönteminde uygulanabilmesi zaman almıştır.
1942’de DuPont’tan G.H. Latham, dimetil formamid (DMF)’i muhtemel bir solvent
olarak keşfedene kadar uygun bir solvent bulunamamıştır. Ertesi sene, R.C.
Houtz, geniş bir yelpazedeki solvenç çeşitlerini değerlendirdi ve bu yöntemde
kullanılabilecek bir seri solventin patentini satın aldı. Aynı konuda bayerin
yaptığı bir çalışma ikinci dünya savaşı sebebiyle ertelendi ve 1950’de I.G.
Farben, NH4SCN ve ZnCl2 yi icat ederek solvent için kullanılabileceğini duyurdu
ve Bayer 1954’te seri üretime geçti.
Suyun içerisinde
çözünebilen organik bir solvent, sulu banyo içerisine ıslak eğirme veya
solventin buharlaştırma ile uzaklaştırldığı, sıcak atmosfede kuru eğirme
yöntemlerinde kullanılabilir. DuPont, DMF’yi solvent olarak kullandığı kuru
eğirme metoduyla 1950’de Orlon’u üretti. İlk ürünü boyamak oldukça zordu ve
1952’de DuPont, komonomer olarak metil asilat’ı tanıttı. DuPont, akrilik
fiberlerin üretimini 1991 yılında sonlandırmıştır.
1942’de
Monsanto, PAN üzerindeki çalışmalarına başladı ve 1949’da Amerikan Viskoz
Şirketi ile birlikte ticari bir girişim oluşturdular. Chemstand olarak
adlandırılan yeni şirket, solvent olarak dimetilasetat(DMAc) kullanan Acrilan’ı
ortaya çıkardı ancak ürün lifleşme problemleri ile birlikte geldi. Giydirilen
yerlerde lifler aşındığında, refleksiyonun artması sebebiyle beyazlaşıyordu. Bu
problem 1955’te düşük başınçata buharla tavlama yöntemi ile giderildi.
Courtaulds,
önceleri PAN fiberini (RL polimer) yığın yöntemi ile üretiyodu. Courtelle tarafından
değiştirilen yöntemde sürekli polimerizasyon işlemi uygulanıyordu. Bu kitabın
yazarı, W.G. Schmidt’in RL akrilik polimeri için uygun solvent bulduğu dün,
labratuvar içerisinde dört bir tarafa, elinde tuttuğu NaSCN içerisindeki PAN
bulunan test tüpüyle koşturduğunu hatırlıyor. Yöntem geliştirilerek
Conventry’de iki pilot tesisi kuruldu, daha sonra 1959’da, Grimsby’de,
terpolimer esaslı, akrilonitril/metilakrilat/itakonik asit (AN/MA/ITA)
sisteminin solvent olarak NaSCN kullandığı sürekli bir üretim tesisi kuruldu.
Bu tesisle paralel gelen bir gelişme ise, tesisin kullanılan solventi geri
toplayıp saflaştırdıktan sonra geri kullanabilmesidir.
Courtaulds,
özellikle karbon fiber üretimini gerçekleştirebilmek amacıyla, Özel akrilik
fiber (SAF) üretmiştir. Coventry’de aynı macunu kullanarak üretim yapmış ancak
eğirme üretim hatları, daha küçük
üretimlerde tam kontrol sağlayan, ek filtreleme ve tekil macun eğirme
pompalarına sahipti. Courtaulds, 1991’de Özel Akrilik Hammaddlerinin (SAF)
üretimini durdurdu.
Genel olarak,
akrilonitrilin propilen ve ammonia’dan üretildiğinden beri, propilenin PAN fiyatlarını belirlediği kabul
edilir. PAN üretimi için kullanılan kimyasallar, PAN’ı üretmek için harcanan
miktarın %45’ine tekabül eder.
2.3.1 Ticari
olarak uygun PAN
1950’lerde
akrilik fiberlerin gelişimi başlarda sessiz bir şekilde ilerledi, ana
üreticilerin neyi tesislerini kurmaları ve teknolojilerini bütün Dünya’ya
satmaları ile birlikte DuPont gibi ilk üreticiler sonunda ürünlerini yaymaya
başladılar. Dünya’da günümüzdeki akrilik fiber üretimini gösteren tablo tablo
4.1’de verilmiştir.
Tablo 4.1 Akrilik fiber tesislerinin
Dünya dağılımı
Tablo 4.2 Akrilik fiber üreten firmalar
2.4. PAN
hammaddesi üretebilmek için gereklilikler
Karbon fiber
endüsrisi için akrilik hammadde üretimi aslında tekstil endüstrisi için ticari
olarak akrilik fiberleri üreten şirketlere bağlıdır. Bu nedenle, hali hazırdaki
üreticiler, halihazırdaki teknolojilerini, hammadde üretimi için gerekli olan
tekniklere kolayca adapte edebilirler. (table 4.2). Buna rağmen, renklendirme
ve sarıya karşı eğilim gibi problemler karbon fiber üretimi için bir sorun
teşkil etmemesine rağmen, özel polimer formulu diger tekstil sonlu üretimleride
kapsadığı için, polimer bileşimi değiştirilememektedir. Karbon fiberler
geliştirilirken, uygun hammaddelerin piyasasıda büyümüş ve sadece karbon fiber
üretimi için özel olarak geliştirilen polimerler ortaya çıkmıştır.
PAN
hammaddelerininin gerekliliklerini daha iyi anlayabilmek için, PAN polimerinin
ne gibi özelliklere sahip olmasının zorunlu olduğunu ve eğirilen fiberde
meydana gelen son özelliklerin ne olması gerektiğini hesaba katmak gerekir.
Kabul edilebilir bir PAN hammaddesinin üretilebilmesi için sahip olması gereken
önemli özelliklerden bazıları aşağıda verilmiştir;
1)
Akrilonitril içeriği
%85’in altında olan bir polimer veya homopolimer, yeterli bir PAN hammaddesinin
üretilebilmesini sağlayamaz. Komonomerlerin seçimi, karbon fiber üretiminde,
preoksidasyon aşamasında çok önemli bir parametredir.
2)
Moleküler ağırlık ve
polimerin moleküler olarak ağırlık dağılımının dikkatli bir şekilde kontrol
edilmesi gerekmektedir.
3)
Eğrilen polimerdeki
macun konsantrasyonu etkinliği,eğirme işleminin verimliliği ve ekonomikliğini
belirler ve sıcaklık eğirme işlemini kontrol ederken, aynı zamanda eğrilmiş
filamentin son şeklinide kontrol eder. Yüksek konsantrasyon, üretilen her bir
kilo fiberden geri kazanılan solvent miktarını azaltır.
4)
İnşaa ve fiber üreten
yatağın temizliği ham fiber için önemlidir.
5)
Eğirme işleminde
yapılacak dikkatli kontroller, örneğin, bütün işlemde kullanılacak banyoların
konstanrasyonu ve sıcaklığı ve belirtilmiş gerilimin düzenlenmesi, üretilen
ürünün mekanik ve yüzeysel açılardan istenilen özellikleri karşılamasını
sağlar.
6)
Eğirilmiş filamentlerin
görece ince boyutlarda olması (1.22 d’tex), fiberin merkezine doğru ısıtılırken
hızı oldukça artırır ve ters şekilde, baş oksidasyon aşamasındaki karbon fiber
üretimi sırasında harcanan ısı miktarını eksotermik reaksiyonun güçlenmesi ile
artırır. Yaklaşık 0.8 d’tex’lik hammadde daha fazla okside fiberden tekdüze
yapı elde edilmesini sağlayacaktır ancak bu üretimin azalmasınada sebep
olmaktadır. Komonomerlerinin seçimi, ısı akışının kontrolü, reaksiyon oranı ve
başlangıç sıcaklığından etkilenebilir ve bu komonerlerin gerçek oranı
akrilonitril içeriğine bağlıdır.
7)
Uygun bitirici araç
gereci dokumadan sonra seçerken ve hammadde fiberi üretirken ve tercihen, gaz
bileşikleri içindeki karbonizasyon prosesi durdurulmalıdır. Oksidasyon ve düşük
sıcaklık karbonize aşamalarında daha fazla koruma sağlaması için ek bitirme
işlemleri uygulanabilir.
2.5
Homopolimer PAN
Homopolimer
PAN, görece yüksek başlangıç sıcaklıkları ile birlikte ısının ani ve hızlı
artışı, karbon fiber üretiminin başlangıç oksidasyon aşamasının kontrol
edilmesini zorlaştırdığından beri, karbon fiber üretimi işlemi için kolay bir
ürün değildir. Ani ısı kesilmeleri zincir kopmaları ile birlikte düşük karbon
fiber özelliklerine sahip olunmasına neden olur. Bilindiği gibi hiçbir zaman
homopolimer PAN, karbon fiber üretimi için ön planda olan bir hammadde
olmamıştır. Ekzotermik reaksiyon bunun yerine sayılabilir ancak, yeterli bir
şekilde kontrol edilebilen, itaconik asit gibi uygun komonomerler
kullanılmalıdır.
2.6
Komonomerler
Komonomerler
stabilizasyon işlemi sırasında kayda değer bir etkiye sahiptir, polimer
zincirlerinin segmental mobilitelerini arttırmak, hammaddenin daha iyi yönlenme
ve daha iyi mekanik özelliklere sahip olmasını ve bunun karbon fiberede aynı
şekilde yansımasını sağlar. Komonomerler aynı zamanda kristalleşme başlama
sıcaklığını düşürür.
Akrilonitril
için tercih edilen nötr komonomerler, vinil asetat (VAc), MA ve metil
metakrilat (MMA) gibi vinil esterlerdir, ancak buna rağmen, VAc karbon fiber
üretimi için uygun bir hammadde olamaz. Bu komonomerler plastikleştiriciler
olarak tanımlanabilir ve yapı içerisinde dağıldıklarından, polimeri eğrilme
solventi içerisinde çözünmeye daha yatkın hale getirirler, eğirme kalitesini
yükseltirler, fiber morfolojisini modifiye ederler ve uygun olan yerlerde,
boyanın fiber içerisine düfizyon oranını yükseltirler. Nötr komonomerler
polimerizasyon reaksiyonunda görev almaya yatkın değildirler ve bu olduğunda
AN/MA çoğu zaman ideal çift olarak kabul edilir bununla beraber her iki
monomerde aynı kutuplaşmayı, resonans, siterik engelleme gösterir ve pratikte,
MA akrilonitrille reaksiyon vermede sadece çok az bir eiğilim gösterir ve bu
nedenle homojen bir polimer olmasını sağlar. Ogawa, MA’nın komonomer olarak
davranışlarını incelemiştir. Sadece minimum sayıda komonomer plastikleştirici,
uygulanabilir gerilime izin verir.
unuda
belirtmek gerekirki, şirketler çoğu zaman
birden daha fazla sayıda komonomer kullanırlar. MA ve ITA ile birlikte
AN, bu üç komonomer aynı reaktifliklere sahiptir ve polimer kompozisyonu,
beslenen komonomer içerisinde daha fazla veya az bileşimde olacaktır.
Karboksilik
asitler çok güçlü komonomerlerdir ve
karboksilik asitlerin, oksidasyon, ekzotermiklik ve hammaddenin karbon
verimliliğini kolaylaştırdığından beri, Guyot ve Nagai tarafıdan yapılan
çalışmalardan sonra, muhtemelen ITA ve metakrilik asit, ekzotermikliği en çok
düşüren komonomer olarak bildirilmiştir. Diğerleri akrilik asit, akrilamid, ve
sodyum akrilatında içinde bulundugu malzemeleri incelemiş ve bu değişik
komonomerlerin etkilerini, komonomer başlangıç sıcaklığını düşürme sırasına
göre dizdiklerinde ortaya itakonik asit > metakrilik asit > akrilik asit
> akrilamit sonucu çıkmıştır. ITA’nın üstünlüğü, iki karboksilik asit
grubuna sahip olmasıyla açıklanabilir, bu durum nitril gurubuyla etkileşime
girme olasılığını artırır. Eğer bir karboksilik asit grubu komşu nitril
grubundan dipol-dipol geritepkisi ile ayrılırsa diğer karboksilik asit grubu nitril
grubu içerisindeki boşluğa yerleşebilir ve kristalizasyon işleminde yer alır.
Tablo 2.3 PAN
hammaddeleri için muhtemel komonomerler
Çok
fazla komonomer güvenli bir oksidasyon reaksiyonunu sağlayabilir ancak
reaksiyon çok yavaş şekilde gerçekleşerek ekonomik olmayacaktır. Buna rağmen,
eğer çok az miktarda koyulursa çok yüksek başlangıç sıcaklığı olacak ve
oksidasyon reaksiyonu çok hızlı ve kontrol edilemez olacaktır.
Asit
komonomerleri nitril gruplarının reaksiyonlarını başlatabilir;
Diferansiyel
tarama kalorimetresi (DSC) homopolimer PAN ve copolimer PAN’ın grafiklerini
vermiş ve homopolimer PAN’ın çok yoğun ve dar ekzotermik pike, aynı zamanda
ITA’ın bu piki, düşük sıcaklıkta başlamasını sağladığı için genişlettiği görülmektedir.
Şekil
2.1 Homopolimer ve kopolimer PAN’ın Diferansiyel Tarama Kalorimetre pikleri
Değişik
seviyelerdeki ITA’nın AN/ITA kopolimeri içerisindeki davranışları Mueller
tarafından incelenmiştir. ITA seviyesindeki artış karbon fiberlerde daha yüksek
mekanik özellikler ve düşürülmüş optimum oksidasyon zamanı sağlarken aynı
zamanda ITA, ekzotermin yoğunluğunuda düşürücü etkiye sahiptir. Yükselen ITA
içeriği, ko-polimerleşme üzerinde çok büyük etkiye sahiptir ancak malesef,
kopolimer karbon fibere çevrildiğinde, bir kısım ITA’nın karbonizasyon işlemi
sırasında kaybı sebebiyle karbon verimiliğini düşürür. Tsai ve Lin, ITA’nın,
ekzoterm başlangıç ve zirve sıcaklıklarını düşürdüğünü göstermişlerdir.
Amid
komonomerlerinin adı komonomer asitlerinin etkisinden daha az telaffuz
edilmektedir. Akrilat komonomerler kristalizasyon reaksiyonunu başlatmazlar,
bununla beraber MMA, MA’dan daha düşük karbon verimliliğine sahiplerdir. Ester
komonomerlerin büyük hacimli grupları kristalizasyonu ve kristal boyutunu
düşürür ama polimer zincirlerinin segmental hareketliliğini geliştirir. Ester
molekülünün büyüklüğü aynı zamanda hammaddenin yapısal özelliklerini etkiler ve
meydana gelen karbon fiberler daha düşük ortalama yönlenme ve mekanik
özelliklere sahip olurlar.
Moreton,
hammadde yapımı için vinilden klorid (VDC)kullanmıştır. VDC, prensipte hızlı
oksitlenir ve ümit edilirki karbonizasyonu oksidasyona ugramadan başarabilsin,
malesef karbon fiber özellikleri zayıf olarak tespit edilmiştir. Ortaya çıkan
VDC monomer birleşimlerinin, potansiyel çapraz bağlı merdiven polimerler için
başlangıç bölgeleri oluşturması oksidasyon işlemini hızlandırmaktadır.
Vinil
Fosfonatların (örneğin; bis-kloroetilvinilfosfonat ve bis-klorobutilvinilfosfonat)
katılması, VDC ile birlikte Asahi patentine göre oksidasyon zamanını
düşürmektedir.
Geleneksel
PAN tekstil fiberleri, boya bölgeleri, sülfat gruplarındaki başlatıcıların
bozulması ile birlikte, sülfonat gruplarını kapsar ve serbest radikal
başlatıcılarından arta kalan polimer zincirleri ile birleşebilirler. Her
molekül için en az kırk boya bölgesi gerekmektedir ve bu grupların artık
polimer zincirleri sonuna eklenmesi, boyama gereklilikleri için yeterli
değildir. Daha sonra kopolimerleşebilir sülfonat içeren komonomerler daha fazla
boya bölgesi sağlaması için polimer zincirine katılırlar ve aynı zamanda su
emebilme özelliğinide iyileştirirler. Buna rağmen, boya alanları için
gereklilik, sülfonik asit başka bir görevi yerine getirmedikçe, hammadde
fiberin üretimi için ortaya çıkmamıştır. Sülfonik asitlerden herhangi yararlı
bir etki beklenmez çünkü su emebilme özelliğinin olmaması dönüşüm işlemi için
bir artıdır. Sodyum, amonyum veya sulfonik asitlerin amin tuzları gibi iyonik
monomerler, bu boya alanlarını sağlamak için süfonat son grupları ile birlikte
katılabilirler. Patent literatüründe sülfonatların birçok kullanımı vardır;
Toray sodyum allyl sulfonat kullanırken, DuPont, sodyum sitren sulfonat
kullanmış ve Asahi ve Bayer’in her ikiside sodyum methallyl sülfonatı
seçmiştir.
Toray
yeni bir yelpazede konomerleri tanıtmıştır. Bunlar 2(1-hidroksi alkali)
akrilonitril esaslı bileşiklerdir ve genel formülü
R-CHOH
R
burada H veya alkali, sikloalkali, aralkil veya 12 karbondan daha az atom
içeren aril grubu ve X, -CN, -COOH’un yerine geçer veya yerine geçmeyen fenil
veya naptil grupları veya COOR1 formüllü karboksilik ester gruplarında, R1’in
alkil, sikloalkil, aril veya 12 karbondan az atom içeren sikloaril grupları içerir.
Toray, bazı komonomerlerin bazı özel şartlar altında çok hızlı bir şekilde
okside olduklarını göstermiştir. Nitrat oksit atmosferinde UV ışığı altında 20
dk ve takip eden 40 dkda 140 C ile karbon verimililiği %78’e çıkmış olur.
Courtaulds,
yüksek yanma sıcaklığına (284 C) sahip p-toluensülfonik asit (PTSA) esaslı
hızlı okside olan bir hammadde bulmuştur. Bu madde oksidasyonun yüksek
sıcaklıklarda olmasını sağlıyor (45 dk-260 C’de 1.40 g.cm-3’lük oksitlenme
yoğunluğu vermektedir) ve 250 ppm’lik düşük sodyum içeriğine sahipti.
2.7
Polimerleştirme yöntemleri
Akrilonitril
ve komonomerler, serbest radikal başlangıcı ihtiva ederler ve bunlar bazı
metodlar ile polimerleştirilebilirler.
1)
Solusyon
Polimerizasyonu: Macunun direkt olarak polimerizasyon işlemi sırasında
kullanılacagı durumlarda
2)
Yığın Polimerizasyonu:
Bir katalitik işlemdir ve ticari olarak nadir olarak kullanılır, artık pek
gözönünde değildir.
3)
Emülsiyon
Polimerizasyonu: Genellikle modakrilikleirnde kullanılır ve karbon fiber
üretimi için geçerli bir hammadde değildir.
4)
Sıvı (bulamaç)
Dispersiyon Polimerizasyonu: tekstil fiberlerinin üretilmesi için en yaygın
yöntemdir
Tablo
2.5. PAN’ı çözebilmek için kullanılan tipik solventler
Şekil 2.2
Akrilik fiberlerinin her iki üretim yöntemi
2.7 Eğirme
Metodları
Islak eğirme
metodu genel olarak ticari PAN esaslı karbon fiber hammaddesi işlemi için
kullanılır ve artık yerini hava boşluğu (kuru ıslak jet) eğirme metoduna
bırakmaktadır. Plastikleştirilmiş PAN’ın ergitilmiş eğirmesi kullanılmaktadır
ancak henüz ticari olarak uygulanabilecek seviyeye ulaşabilmiş değildir. Şekil
2.2 akrilik fiber çekimi işletmesi için tipik yerleştirmeyi göstermektedir.
Tsai ve Wu
çapraz geçişli PAN hammaddesinin düzgünlüğünün, karbon fiber üzerindeki
etkisini araştırmıştır.
2.7.1 Islak
Eğirme
1) Macun
hazırlama
PAN kopolimeri
uygun bir solvent içerisinde çözündükten sonra macun ortaya çıkar ( DMF, DMSO, NaSCN
gibi bu solventler tablo 2.5te verilmişlerdir). Macunun konstantrasyonu
yaklaşık %15-20 civarındadır ve polimerin moleküler ağırlığına ve seçilen
solventin konsantrasyonuna bağlı olarak çözünürlüğü değişmektedir. Bununla
birlikte, yüksek konsantrasyon çok daha ekonomik bir geri kazanım işlemi
sağlar, eğer gereksiz yere aşırı yüksek olursada macun, eğirme jeti deliklerinden
geçebilmek için çok fazla viskoz olur ve daha çok jellere benzerler, bu durumsa
filtrelenip ayrılmalarını ve hatta eğirme başlığını tıkamalarına sebep olur.
Macun oluşturulduğunda, havasız ortamda ısıtılır ve vakumlanır daha sonra çok
titiz bir şekilde çeşitli adımlarla filtrelenirler.
Şekil 2.3 Koagülasyon
banyosunda ıslak eğirmenin şeması
2) Koagülasyon
(pıhtılaşma) aşaması
Macun, gerekli
ısıda (25-120 C ) pompa tarafından pompalanır ve üretime göre 50 ile 500000
arasında değişen eğirme deliklerinden geçirilir. Eğirme banyosunun dağıtımını
iyileştirmek için genellikle bu işlem segmentlere ayrılarak yapılmaktadır. Jet
(70 Au,29.5 Pt, 0.5 Rh) kimyasal çevreye çok iyi şekilde dayanabilecek ve 0.05
ile 0.25 mm arasında değişen delik çaplarına sahip başlığın lazer ile açılmış
deliklerinin aşınmaması için gerekli sağlamlıkta bir materyalden yapılmıştır.
Jet’in temizliği çok önemlidir çünkü en küçük hatalar bile ürünün yüzeysel
özelliklerini çok kötü yönde etkiler.
Jet, eğirme
banyosu içerisine daldırılır, PAN polimeri elde etmek için, normalde sulu
polimer solventini seyreltir. Eğer banyo çok fazla seyreltikse geri dönüşüm
masrafları yüksek olacak ve diğer bir aşırılık; eğer çok konsantre olursada
polimer çökelmeyecektir. Koagülasyondaki hat hızı 3-16 m/min civarıdır ve şekil
2.3 tipik ıslak eğirme koagülasyon banyosunun çalışmasını göstermektedir.
PAN polimeri
eğirme banyosu içerisinde pıhtılaşır ve bir yüzey şekli alır daha sonra banyo
fiberin merkezine doğru difüze olur ve poroz jel ağından oluşan bir yapı
oluşur. Bu jel yapısında, birbirine bağlanan polimer lifleri arasında 0.3 µmlik
boşluklar oluşur. Difüzyon oranı, konsantrasyon ve sıcaklığa bağlı olarak
değişir. Koagulasyon oranı ise, kompozisyon ve banyonun sıcaklığı ile kontrol
edilir ve mutlaka iç gözeneklerin, yüzey hatalarının iyi kontrol edilmesi
gereklidir. Germe, koagülasyon oranı ve fiber çekme hızı ile sınırlanmıştır.
Fiberler, jel halindeyken daha iyi gerilebilirler çünkü tıkanmış solvent,
moleküler zincirler arasındaki kohesif güçleri sınırlar ve zincirlere
açılmaları için serbest bırakırken, makul dağılımlı por ve hata boyutlu
yönlenmiş bir ağ kurmalarını sağlar.
Islak eğirmede kullanılan
solvent veya koagülasyon sistemi, koagülasyon sırasında yönlenmemiş yapıdan,
lifli yapı oluşur. Yapının porozitesi kontrol edilmektedir, öncelikle
koagülasyon durumu ve daha sonra germe ve kurutma ile yapılır.
Şekil 2.4 Islak
eğirme hammaddesi teknolojisi; sürekli solüsyon polimerizasyon /ıslak eğirme
Moreton ve Watt,
temiz oda koşullarında eğrilen PAN fiberlerinin, 2500 C ‘de hazırlanan karbon
fiberlerin özelliklerinin çok önemli oranda iyileştiğini göstermişlerdir.
2.7.2 Kuru
Eğirme
Kuru eğirmede,
polimer DMF gibi uygun bir solvent içerisinde çözünmüş durumdadır ve daha sonra
solventin buharlaşma noktasından daha yüksek bir sıcaklıkta solventin
buharlaştırılarak uzaklaştırıldığı, tüp veya hücre içerisinde eğrilir. Solvent
ekonomik, zehirsiz, polimerle reaksiyon oluşturmadan direkt olarak çözmeli,
düşük kaynama noktalı ve kabul edilebilir buharlaştırma ısısına sahip olmalı
aynı zamanda, statik şarj oluşturmamalı ve düşük patlama riski taşımalıdır.
Kuru eğirme, ıslak eğirmeye göre çok daha yüksek hızlarda çalışır (1000 m/min),
ama çekilen filament sayısı sınırlandırılmıştır. Kuru eğirme işlemi için eğirme
tüpünün şekli şekil 2.5te verilmiştir.
Kuru eğirme
yöntemiyle üretilmiş fiberler başlangıçta, ıslak yönteme göre daha farklı
olarak meydana gelir. Bu yöntemde eğirme banyosunun fiber içerisine difüze
olması gibi bir şans yoktur. Buna rağmen, yönlenmemiş kuru eğrilmiş fiber
gerildiğinde, yönlenmiş lifli yapı gelişir ve ıslak-eğrilmiş fiberden ayırt
edilemez. Bu nedenle bütün akrilik fiberler, ıslak veya kuru olması farketmez
temel olarak benzerdir.
Şekil 2.5 6’dan
10 m’ye kadar uzunluklarda, kuru eğirme tüpünün çalışma prensibi
2.7.3 Hava
boşluğu Eğirmesi
Hava boşluğu
veya kuru ıslak jet, ıslak eğirmenin bir varyasyonudur ve hammaddeyi eğirmek
için özellikle uygundur. Jet, 10 mm’den yakın bir mesefaye, eğirme banyosu üzerine koyulmuştur ve filamentler dikey olarak eğirme banyosu
sıvısı içerisine ekstrüde edilirler. Bu yöntem, macun ve banyonun farklı
sıcaklıklarda olabilmesini ve ıslak eğirmede, macunun jet yüzünde
pıhtılaşmasından doğan yüksek stresi engeller. Buna rağmen normal katılardan
daha yüksek içeriğe sahiptir ve hızlı hat hızları uygulanabilir ancak işlem jet
üzerindeki deliklerin sayısı ile sınırlandırılmıştır ve büyük çekmeler için
kullanılamaz ancak 12k çekmesi için idealdir. Yönlenme, koagülasyondan önce
gelişmiş ve eğrilmiş filament jelleri eğrilme banyosuna girmeden önce yapı
kuru-eğrilmiş fiberle aynıdır.
2.7.4 Ergiyik
Eğirtmesi
PAN dönüşmeye
başlar ve erime noktasının biraz altında, yaklaşık 350 C, ayrışır, bu durum
geleneksel ergitme eğriltme yönteminin kurallarını belirler ve fiberin
akrilonitril polimer ile şekillendiği ve suyun, buhar basınçlı katılaşma
bölgesine ekstrüde edilen, homojen tek faz füzyon ergimesini
biçimlendirebileceği keşfedilmiştir. Şekil 4.6’daki faz diyagramı, DBC
tarafından ayrılan bölgedeki, ekstrüde edilebilir ergiyik miktarını karşılamak
için gerekli su miktarını göstermektedir. Bununla birlikte pratikte, %5’lik
fazla polimer daha bütün –CN gruplarının eşleşmemiş haline geldiğine emin olmak
için eklenir. Su içeriği yükseldiğinde, polimer ergime noktası, saf su fazının
en yüksek ergime noktası basıncına denk olduğu noktaya kadar düşer ve daha
fazla su eklendiğinde hemen sulu faza geçilir. PAN’ın ergime noktası 135 C ile
185 C arasında kalır ve bu çalışma sıcaklıklarını belirlemek için ve başarılı bir
PAN hidrat ekstrüde edebilmek için, 30-70 bar’lık basınç gerekmektedir. Eğer
komonomer kullanılsaydı, yinede ergime noktası ilerletilir ve daha düşük
sıcaklıkların kullanılması mümkün olurdu. Metakrilik ester gibi statik olarak
dağıtılan kutuplu komonomerler, nitril gruplarını engellerler ve serbest –CN
dipolleri için daha az su gerekli olur.
Şekil 4.6
Poliakrilonitril/su faz diyagramı
PAN hidrat
ergiyiğinden eğrilmiş fiber ilk defa 1948’de Sumitomo tarafından tanıtılmasına
rağmen, 1969’da American Cyanami’in kendi ergiyik eğirme yöntemini
geliştirmesine kadar duyulmamıştır. Daha sonra BASF’a satılan işlem için, bu
şirkette çeşitli geliştirmeler yapılmıştır.
Orjinal Cyanamid
yöntemi, akrilonitril kopolimerinin (molekül ağırlığı 30000-60000) tek faz füzyon
ergiyiği ve su kullanır daha sonra yaklaşık 50 barda eğirme başlığı (delik
boyutu 60-160 πm) ile direkt olarak buhar basınçlı katılaştırma bölgesi içine
ekstrüde edilir. Daha sonraki ekstrüdattan suyun serbest bırakılması ile,
ekstrüde edilmiş filamentlere bir zarar gelmesi önlenir ve kondüsyonları 25 kat
fazlaya kadar gerilebilecek kadar yüksek şekilde muhafaza edilir. Fiber su ile
soğutulur ve basınç kilidi ile atmosfere geçer.
Düşük molekül
ağırlıklı kopolimerler (6000-16000) kullanmak, hidratın ergime noktasını
düşürür ve ekstrüzyonu kolaylaştırır.
BASF, minimum
%85 oranında AN, %5-25 oranında asetonitril, %1-8 oranında C1’den C4’e kadar
monohidroksi alkanol, %12-28 oranında su ve 140-190 C’lik ekstrüzyon sıcaklığı
kullanan polimeri tanıttı. Nitroalkan/su karışımı, daha sonra tanıtılacak bir
polimerin ekstrüde edilmesinde kullanıldı.
Daumit ve Ko,
BASF’ın ergiyik eğrilmiş hammadde yöntemini (MSP) açıkladılar ve geleneksel
ıslak eğriltme yöntemi karşısındaki ekonomik avantajlarını ana hatlarıyla gösterdiler
(ör; taşınması ve solvent geridönüşümü gerekmez).
Şekil 2.7 bu
yöntemin şematik haritasını göstermektedir. Bu yöntem, dairesel, dikdörtgensel,
ve tetralobal gibi geniş yelpazedeki çapraz geçişli şekillerde hammadde
üretilebilinir. Şekil 2.8 PAN h,dratın ergiyik eğrilmesini göstermekteyken
Table 4.6 MSP esaslı karbon fiberlerin tipik gerilimlerini vermektedir.
Ergiyikten eğrilmiş fiberler, hem ıslak hemde hava boşluğu eğrilmesinden hem iç
hem dış tarafta daha fazla hata ihtiva eder.
DuPont, %9’a
kadar suda çözünemez merkaptan’ın son birimlerinden elde edilen thioether ile kopolimerden yararlanabilir.
Şekil 2.7 Ergimiş eğirme teknolojisi;
Sulu süspansiyon polimerizasyon/ergime eğirmesi
Şekil 2.8 PAN
hidratının ergime eğirmesi
2.8 Üretim Aşamaları
Fiber bir kere
eğrildikten sonra geri kalan üretim işlemleri aşamaları baştaki eğrilme
yöntemine bakmaksızın genellikle aynıdır, buna rağmen işleme prosedürleri doğal
olarak üretimin sürekli olup olmadığına göre değişir.
Tablo 2.6
Ergimiş eğirmeli PAN esaslı karbon fiberlerin gerilimleri
1)
Yıkama
Fiberden
bütün solventi uzaklaştırmak için gereklidir, genellikle fiberi germekle
birleştirerek sıcak su ile akıma karşı yıkama ile yürütülür.
2)
Germe işlemi
Germe
veya çekme işlemleri molekül zincirlerini hizaya sokar, gerilimi verirken
uzamayı düşürür. Başlangıçte sıcaklık ıslak Tg( yaklaşık 65 C) üstünde
sabitlenir ve yıkama yöntemi ile solvent içeriği düşürülür, sıcaklık
yükseldiğinde daha fazla germe yapılmasına izin verir. Germe işlemi çekicilerin
bir kaç set merdane üzerinden ayarlanan hızda geçirilmesi gerçekleştirilirken,
toplam germe miktarı yaklaşık x12 olarak gerçekleşir. Şekil 2.9 lifli ağ
üzerindeki germe işlemini resmetmektedir ve amorf ve kristalin bölgelerinin her
ikiside fiber ekseni yönüne yönlenmiş hale gelirler ve yakalanmış suyun olduğu
hatalı bölgelerde uzarlar (şekil 2.10). Zincirlerin birbirleir üzerinden
geçtiği moleküller ve paralel olarak hizalanır, dipol-dipol etkileşimi
belirleyecek çapraz bağlara izin verir, iki yönlü çubuk yapısını şekillendirir.
3)
Bitirme
Bitirme
genellikle yağlayıcı olarak davranması için sulu emülsiyon ile uygulanır ve eğer
göç aşamasından önceyse fiber içine girişim yapılır. Tipik bitirmeler, sorbitan
esterlerin oluşturduğu uzun yağ asidi zincirleri, polioksietilen türevleri ve
silikonlarıdır.
4)
Kurutma, Göç ve Durulma
Kurutma
işlemi, fiber yüzeyi ve içi suyun atılması görevini üstlenmektedir ve prosedür
her bir ticari yönteme göre değişiklik gösterir. Şekil 2.11 tipik bir merdane
kurutucuyu resmetmektedir. PAN kurutulduğunda, radyal olarak büzülen
fiberlerden, iç yapı ve porlardaki su uzaklaştırılır. İlk olarak Tg’ye (
yaklaşık 70 C – suda 100 C ) bağlı olarak, gerilmiş moleküllerin dairesel
dizilişe geri dönerler, su düşük sıcaklıklarda artan zincir hareketliliği
sebebiyle göçe sebep olur. Takip eden ikinci adımda, çubuklar veya liflerin
birleşmesiyle oluşan ağ şekillenir ve göç etmiş yapı tekrar şişme karşısında
stabil hale gelir. 90 C civarında çap keskin olarak düşüş gösterir ve 130 C
civarında göç ve çekme son bulur. Porozitedeki düşüş, göç ile ağın çekme ile
yönlenmesine eşlik eder, porlar çekme yönünde uzamış hale gelirler.
Serbest
bırakma prosesi, fiberin stres/gerilme özelliklerini çok önemli şekilde
değiştirir ve sürekli yöntemde kurutma aşamasında yer alır veya yığın
prosesinde fiberin ıslak-sıcak ortam içerisine verildiği aşamada uygulanır, bu
işlem normalde düşük bir basınç altında yapılır ancak bu işlem otoklavda
yapılırsa kaynama noktası yükselir. Sıcaklık 150 C’ye ulastıgında, su,
molekülleri plastikleştirir ve iç çatlaklarla ince çatlaklar birbirleriyle
kaynaşırlar. Gümüş sülfit, çatlak ve çizikleri belirlemek için kullanılabilir.
Exlan,
düşük sıcaklıkta ( 70 C altında ) suyla şişmiş durumdaki PAN’ın kurutulması
işleminin patentini elinde tutmaktadır ve bu işleme ayrıyetten nem seviyesini
ayarlamak için işlem gerekmez, tercihen %2 seviyesinin altında çok küçük
hatalar içeren, mükemmel yapı ve yüzey özellikleri ile birlikte karbon fiber
üretimi için fiber hammaddesi üretilir.
Şekil
2.9 Akrilik fiberin yapısal modelinde germe ve gevşemenin etkisi
5) Toplanma
40
k üzerindeki sayılardaki büyük çekmeler kıvrılır. Kıvrılma, çekme tarafında
filamenler arası kohezyon sağlar ve bununla beraber boşaltma işlemi yapılır.
Çekme, mukavva karton içerisinde örülür, çapraz ilerleme hareketli boylamına
kontrollü yerleştirme kullanılarak üretilir, yığın dizilmesini kolaylaştırmak
için çekicinin paket içerisinden kolay bir şekilde çıkarılmasına izin verilir
veya alternatif olarak, ürün balyanabilir. 3k ve 12k gibi daha küçük çekmeler,
direkt olarak makara paketleri üzerine hassas sarıcılar kullanılarak
sarılabilir. Bu aşamada, olası statik gerilimi kontrol edebilmek amacıyla
ıslatma ajanı kullanılabilir. Bütün bu
üretim aşamalarında, karbon fiber hammaddesi için esas olan, iyi yüzey
özellikleri elde edebilmek için, çok büyük özen ve dikkat gösterilmesi
gerekmektedir.
Şekil 2.10
Akrilik fiber yapısı; fiberin gerilmesi sırasında, amorf ve kristalin yapıların
her ikisininde uzadığı ve aralarındaki hatalı bölgelerde su toplandığı
gösterilmiştir.
Şekil 2.11 Elekli
tambur kurutucusu
Şekil
2.12 Dalga formasyonu (mikrodalga) ve katlanması (mikrokatlanma)
2.9 Eğrilmiş
fiberde modifikasyon
2.9.1 Germe
PAN hammaddesi
çapını germe ile düşürmek, moleküler zincirlerin yönlenmesini geliştirir, hacmi
azaltarak fiberlerin daha hızlı birşekilde ısımasını ve bununla birlikte
eksoterm reaksiyonu kontrol etmek kolaylaşır ve yüzey-çekirdek dizilimi
sınırlanır. Bu yararlı faydalarla birlikte, birim uzunluk başına daha az hata
olmasını sağlayan son karbon fiberin özellikleri gelişir, ancak bu üretim
oranını düşürür. Buna rağmen, germe falza yapılırsa, kırılmış filamentler
oluşabilir, yüzey özellikleri kötüleşir ve çap kritik değerin altına düşer,
daha sonra ise, karbon fiber uçar, solunabilir hale gelir ve bu sağlığa çok
zararlıdır. Bahl, N2 içerisinde germe işleminin hava ortamına tercih edilmesi
gerektiğini belirtmiştir.
Courtalds’ın
SAF’ı tekstil ürünleriyle karşılaştırılabilecek kadar yüksek dereceli
yönlenmeye sahiptir ve fiberdeki yüksek germe oranı, 60 cN/tex civarında
kararlılık ve %18lik düşük uzama sağlar. Bu durum SAF’ın ortalama kristal
boyutunun 7.4 nm olması ve tekstil ürününde karşılıklı yarım azimuthal genişlik
değerlerinin sırasıyla 28 ve 49 derece olmasını sağlar.
Buna rağmen 180
C civarında PAN fiberi termoplastik hale gelir, germe işleminde en iyi sonuç,
kabul görmüş olan tekstil pratiği; sıcak su veya buhar kullanılan sıcak-ıslak
yöntemi kullanmaktır. Filament çapının dahada düşürülmesi ise yüksek
sıcaklıklarda, 140 C’de etilen glikol ve gliserolün 180 C’de kullanıldığı, ek
germe aşamalarının uygulanması ile gerçekleştirilir.
2.9.2 Kimyasal
Muamele
Bitirme
işlemleri, PAN fiberinin dokunabilirliliğini artırmak ve silikon içermesini
sağlamak ( değiştirilmiş polisikloksanlar) için yapılırlar. Bu bitirmeler,
stabilizasyonun sonraki aşamalarını veya düşük sıcaklık karbonizasyon fırını
işlemini gereksiz kılar ve bozulan ürünlerin mutlaka uzaklaşmaya izin
verebilmesi için uçucu olması gerekir. Bir zamanlar, oksidasyon aşamasında
okside olan fiberin yüzey özellikleirni korumak için stabilizasyon aşamasında
daha yüksek değerlerde büyüklükler kullanılması yaygın bir uygulamaydı. Bu
fazlalık boyutlar tercihen gaz haline getirilip yaklaşık 200 C’de bozunurlar ve
tipik boyutları polistiren maleik anhidrit kopolimerinin ammonyum tuzu, etil
akrilat, etil akrilat/metil metakrilat ve poliakrilik asittir.
Bajal ve
Roonpanwal PAN başlangıç fiberlerinin değiştirilmesi için kullanılabilecek
birçok farklı kimyasal işlem tespit etmiştir (table 2.7). Yeni Delhi’deki NPL
çatısı altında, KMnO4, asetik asit ile yapılan işlemlerin kombinasyonları, 1000
C’de karbonizasyon yapıldığında, karbon fiberin gerilme değerini 2.0’dan 3.9
Gpa değerine kadar geliştirir. Buna rağmen, kanıtlar, bütün bu kimyasal
işlemlerin (ticari olmayan SnCl4 gibi solüsyonlarda bile) stabilizasyon oranını
etkilediğini göstermektedir.
2.10 PAN
fiberlerinin yapısı
PAN’ın yapısı
genellikle aşağıga gösterildiği gibi düzlemsel zig-zag şeklindedir;
Bütün yedek
(-CN) grupları, ana karbon zincirinde rastgele tarzda dizilmiş olsalardı,
polimer ataktik ve PAN amorf olurdu. Bununla birlikte bütün gruplar aynı
tarafta dizilmiş olsalardı polimerin izotaktik ve kristalin oldugunu söylerdik.
Gruplar iki tarafada alternatif olarak boşluklar bırakarak dizilmiş olsalardı
polimer sindiyotaktik olurdu. Akrilik fiberler çok az veya hiç çiftdüzenlilik
göstermezler ve kristalin değillerdir ancak yüksek dereceli düzene (
pseudo-kristalin) sahip oldukları söylenebilir, bununla beraber belirgin bir
kristalin ve amorf fazların görünebildiği söylenemez ve yüksek dereceli yanal
bağlanma veya birçok hataya sahip, çift yönlenmeli sıvı kristalin yapı diye
tanımlanması belkide daha iyi olur.
-CN gurubu büyük
bir dipol momente sahiptir, çekici ve itici olabilir. Düzlemsel zig-zag
şekilde, nitril grupları paralel ve en
yüksek itmeyi yapmaya çalışırlar.
Henrici-Olivé ve
Olivé , sarmal olduğu kabul edilen bir
molekülün(şekil 2.14), 0.6 nm çapa sahip bir silindirden oluşan molekül
hacminde, komşu nitril grupları olabildiği kadar uzak pozisyonda yerleşmişler
ve omurga burgusundan dış tarafa doğru yönlenmişlerdir. Eğer bu zincirlerden
bazıları gruplaşırsa ve bir kutu içerisine dizilmiş tebeşirler gibi yanyana
yatarlarsa, bazı nitril grupları paralel durumda olmazlar ve yüksek çekici güç
kullanırlar. Bu nedenle, itici kuvvetler en düşüğe indirilir ve çekici
kuvvetler en yüksek seviyeye çıkartılırlar. Buna rağmen, ağ etkileşimi itici
olabilir ve bu yüksek kutuplaşmalı ataktik zincirli düzensiz bir yapıya neden
olur. Daha sonraki çalışmalar bu teoriyi desteklememektedir ve sonra Ganster’ın
X-ışınlarıyla çalışması, nitril gruplarının birbirlerini çektiğini ve yapının
düzlemsel zig-zag ve sarmal yapılarda olduğunu ortaya çıkarmıştır.
PAN fiber haline
getirilirken, eklenen komonomerin kristalleşmeyi azaltmasına rağmen mutlaka bir
derecede kristaliteye sahip olması gerekmektedir. Buna rağmen, Fischer, Fakirov
ve Hinrichsen, yüksek ihtimalle PAN fiberlerinin, yapraksı kristalin
birimlerin, düşük düzenli materyal olan katlanmış zincirli yapraksı yapıya
geçerek, ayrılmaya başladığı, sınırlanmış çift fazlı morfolojide olduğunu
savunmuşlardır. Düzensiz olan bölgelerin ilmikler, katlanmalar, dolanmalar,
zincir sonları, hatalar, komonomer dizilimleri vs. oldukları öne sürülmüştür.
Şekil 2.14 PAN molekülünün dairesel
şeklini gösteren model
Şekil 2.15 Yüksek yönlenmeli akrilik
fiberin moleküler yapısı
Warner, PAN fiberlerinin, karbon
fiberlerin üretim aşamasının ilkindeki oksidasyonu hakkında çalışmış ve
Bohn’un, yeryer düzenli fazdaki yanal bağlı konseptini esas almıştır. Bu
yapının yapraksı tekstüre sahip ve fiber eksenine dik olduğu varsayılmıştır.
Buna rağmen
geliştirilmiş fiber gerilme özellikleriyle daha kristalin polimerlerin
üretilmesi için bir çok girişim yapılmış ancak başarı sınırlı kalmıştır ve bu
tekniklerin çoğu ekonomik bulunmamıştır. Aynı şekilde, Allen, Ward ve Bashir,
jel eğirmesiyle yüksek modüllü ( 55 GPA) PAN fiberi üretmek için çalışmış ancak
başarılı olamayarak, ultra yüksek modüllü PAN fiberinin hiçbir teknikle
yapılamayacağı sonucuna varmışlardır. Esas zincir özellikleri sebebiyle,
molekül içi güçlü nitril itmeleri PAN’ın yarı-uzatılmış çubuk benzeri yapıya
benzemesine neden olur, o suretle zincirin yarı-uzatılmış formundan çözülmesine
izin vermez.
3. PAN
HAMMADDESİ KULLANILARAK KARBON FİBER ÜRETİMİ
3.1 Giriş
PAN esaslı
karbon fiber, PAN hammaddesinin oksidatif stabilizasyonu ile üretilir, normal
olarak, yüksek modüllü fiber üretimi için eklenen ısıl işleminde dahil edildiği,
iki aşamalı karbonizasyon işlemi ile takip eder. Hedef, gaz fazında, karbon
dışındaki bütün elementlerin uzaklaştırılmasıdır, buna rağmen yüksek gerilimli
fiberler %5’e kadar nitrojen ihtiva ederler ve bu üreticiye göre değişmektedir.
Osaka’daki
Endüstriyel araştırma enstitüsünde, Shindo, poliakrilonitril (PAN)’dan karbon
fiber üreten ilk kişiydi ve çalışmasını 1961’de yayınladı. Bu yöntem,
ön-oksidasyon aşamasında gerilim uygulanmasını kapsamamaktadır ve buda elde
edilebilir modul değerini sınırlandırır. W. Watt, W. Johnson ve L.N. Phillips,
1963’te Farnborough’taki Kraliyet Havataşıtı Kurumunda yaptıkları çalışmalarda,
PAN hammaddesinden karbon fiber üretimi için yaptıkları araştırmada, fiber
yönlenmesini, doğal olarak oluşan çekmeyi sınırlandırarak geliştirdikleri bir
teknik hakkında 1964’te patent almışlardır. Başka bir teknikte ise, karbon
fiberin oksidasyon aşamasında bir miktar gerilim uygulayarak sonraki ek sıcak
gerilme işlemine gerek kalmamasını sağlamışlardır.
Yüksek modüllü
PAN esaslı karbon fiberler için grafit teriminin kullanılması tamamen bir imla
hatasıdır. Gerçekte, bu şekildeki karbon fiber yapısal olarak düzensiz
karbondan (turbostatik) meydana gelir ve düzensizlik 2000 C üzerindeki ısıl
işlemlerde dikkate alınır şekilde yükselmektedir. PAN grafitleştirici olmayan
bir hammaddedir ve karbon fiber üretimi için çok geniş bir yelpazede
kullanılmaktadır.
3.2 Karbon fiber
üreticileri
Dünya üzerindeki karbon fiber üreticileri ve
şirketler arasındaki bağlar, şekil 3.1’deki diyagramdan çok iyi bir şekilde
takip edilebilir. Mülkiyetler satın almalar ve birleşmeler iel birlikte sürekli
olarak değişmektedir.
Ancak buradaki
bilgi, Çin’den gelen üretimi göstermemektedir, Baijing Universitesinden Z.
Shen, 1995’te toplam üretim kapasitesinin PAN esaslı karbon fiberlerde 150 tpa
civarında, özel PAN hammaddesi kapasitesinin 735 tpa (200 tpa’sı o sırada
inşaat halinde olarak bildirilmiştir) civarında olduğunu açıklamıştır.
Şekil 3.1 PAN
esaslı karbon fiber üreticilerinin global ilişkileri
3.3 Dünya’da PAN
esaslı karbon fiber arzı
Tablo 3.1
1996-99 zaman dilimindeki ana karbon fiber üreticilerinin düşükten yükseğe
doğru çekme miktarlarına göre listesini vermiştir. 1961’de karbon fiber ilk
defa görüceğe çıktığından beri oluşan PAN esaslı karbon fiber talebi şekil 3.2de
gösterilmektedir. 3.2-3.3-3.4 Tabloları dünya çapındaki toplam PAN esaslı
karbon fiber üretimini vermektedir, jeolojik bölgelere bölünmüştü, ana
pazarlardaki tüketim alanları ve pazarlardaki yan-alanlar için üretilen
ürünleri gösterirken, şekil 3.3’te Toray, 1985-2005 zaman dilimindeki karbon
fiber kullanımını üç uygulama kategorisine (endüstriyel, spor/leisure ve
uçak/uzay) bölerek göstermiştir. Bu Pazar, ABD’deki dahil bütün kompozit nakliyatlarını
paylaşmakta ve şekil 3.4te gösterilen çeşitli üretim sektörlerine göre
ayrılmıştır.
Tablo 3.1 Karbon fiber üretim kapasitesi
(tpa)
3.5 PAN esaslı
karbon fiberlerin üretim maliyetleri
DOE ulaşım
teknolojileri ofisinin yeni jenerasyon taşıtlar için yaptığı konsorsiyum olan
Oak Ridge ulusal Lab, Hexcel karbon fiberleri için yaptığı Ucuz maliyetli
karbon fiber üretim teknolojileri araştırması için ödül kazanmıştır.
Bu program için
şartnameler şöyle tanımlanmıştır;
Gerilme gerinimi
> 2.8 Gpa
Gerilme modülü
> 172 Gpa
Hata için zorlanma
> %1
Adet >
455.000 kg/yıl
Pazar fiyatı =
$6.6-11 kg/yıl
Bu şekilde
şartnameye sahip fiberin mekanik özellikleri, Courtaulds tarafından yapılan
erken dönem fiberler neredeyse aynıdır Tip A olarak geliştirilen bu fiberler,
Rolls-Royse tarafındanda geliştirilen fiberlere oldukça benzemektedir. Bu
fiberker yüzey işlemlerine ve epoksi novalaklar gibi gevrek reçine
sistemlerinde işlem görmemiş olarak kullanılmaktadırlar.
Cohn ve Das
tarafından önerilen üretim maliyeti modeline dayanarak, 50k’lık büyük bir çekimin
106 kg/yıl değerinde karbon fiberin tek hat üzerinden 212 çekme ile
birlikte 180 m/h olarak alınması ve toplam karbon fiber maliyetinin kg başına
$15.4 olması gerektiği belirlenmiştir. Şekil 3.5 ağırlık başına maliyetin nasıl
düştğünü kar eklemeden göstermektedir.
Şekil 3.2 Karbon fiber talebi
Tablo 3.2 PAN esaslı karbon fiberlerin
yıllara göre üretim miktarları
Tablo 3.3 PAN esaslı karbon fiberlerin
Pazar segmentine göre dünya çapındaki tüketimleri
Tablo 3.4 PAN
esaslı karbon fiberlerin dünya çapında Pazar segmentlerine göre tüketimleri
Şekil 3.3 Dünya
çapındaki karbon fiber üretimi
Bu programın
ulaştığı başlıca sonuçlar şunlardır;
1)
El yapımı fiber
endüstrisi yüksek oranlı üretim yöntemleri sağlamaktadır.
2)
El yapımı fiber
endüstrisinin bazı bölümleri kar sağlayamaz ve genellikle satılan ürünler yapay
olarak düşürülmüş meblalarda satılmaktadır.
3)
Fiyatları sabit
tutulmaya çalışılan el yapımı fiberler, her petrol esaslı polimerden
üretilerek, $1’dan daha yüksek fiyata satılamazlar. Petrol fiyatlarındaki
dalgalanmalar mutlaka hesaba katılmalıdır.
Şekil 3.4 1998’de ABD’nin market payına
göre kompozit ihracatı
Şekil 3.5 PAN
esaslı karbon fiberin kar çıkarıldığında ayrıntılı olarak maliyeti
4)
Akrilik tekstil
fiberini, potansiyel filament-esaslı hammadde olarak geliştirmek, kilo başına
$1.6 maliyet ile oldukça zordur. Varolan en ucuz CF dönüşme ekipmanı ile, uygun
modifikasyon ile birlikte kilo başına $11 maliyetli olan CF’nin
ulaşılabilirliği çok daha yüksek olur.
5)
Bu kapsamda polimerin
tek başına değiştirilmesinden elde edilecek maliyet azaltılması, garantili
sürekli arzlı hammadde materyali üretimiyle karşılaştırılırsa, kilo başına
1-1.5$’dan daha fazla olamaz. Günümüzde LCCF özelliklerini kaşılayacak herhangi
bir büyük-ölçekli düşük maliyetli polimer üretim yöntemi bulunmamaktadır.
6)
Eğer akrilik tekstil
fiberi varolmaya devam ederse ve LCCF’ye kolayca dönüştürülebilirse, reçinenin
kilo başına fiyatı $1’dan daha aşağıya inmedikçe, termo-şekilldendirilebilen
akrilik fiberler tercih edilmeyecektir. Bu durum yeni hammaddelerin bulunması
için gerekli parasal desteğin bulunmasını teşvik edebilir.
7)
Akrilik polimerin
standart olmayan yuvarlama esaslı üründe kullanılması, genişlemiş dereceli CF
dönüşümünde maliyetleri düşürebilir. Bu miktar kilo başına $11’a kadar
çıkabilir ancak yüksek oranlı şekilendirme işlemindeki son kullanıcı kabulü
önemli bir kriterdir.
Şekil 3.6
1992-98 periyodunda karbon fiber fiyatları
8)
Eğer bir termoplastik
akrilik hammaddesi geliştirilirse, ana teknik sorunlardan biri , stabilizasyondaki
termoplastikliğin ayrılmazlığının üstesinden gelmektir. Kimyasal işlemler veya
radyasyon burada yardımcı olabilir.
9)
Şu an aranana
hedeflerde, standart olmayan keçe veya kağıtların üretilmesi, çekme-esaslı
materyalle karşılaştırıldığında ve daha çok optimizasyonun gerekli olduğu
düşünülürse, pek mümkün görünmemektedir.
10)
Varolan yöntemlerle akrilik olmayan
polimerlerin kullanımı çok büyük geliştirme çabası gerektirmektedir, belki 5-10
sene sürecek çalışmalar. Günümüzde belirgin olan bir aday yöntem
bulunmamaktadır.
11)
Karbon fiber fiyatları SACMA verilerine göre
1992-1998 arası şekil 5.6 verilmiştir ve kilo başına $23’dan daha fazla düşmeye
bir eğilim göstermemektedir.
3.5 Hammadde
seçimi
Tatmin
olunabilecek bir karbon fiber için gerekli hammaddeyi üretebilmek için uygun
akrilik tekstil üretim tesislerinin sayısı oldukça azdır. Ana PAN karbon fiber
hammaddesi üreticileri tablo 3.5’te verilmiştir.
Tablo 3.5 PAN esaslı karbon fiberinin
dünya çapındaki üreticileri
Birçok karbon
fiber üreticisi, PAN hammadde malzemesi yapabilmek için bünyelerinde üretim
tesislerinde barındırırlar, bunlardan bazıları, Hexcel, Mitsubishi, Toho
Beslon, Toray ve Zoltek’tir. Toho Besoln gibi bazı şirketler, birden fazla
tipte PAN hammaddesi üretiler ve bu durum hangi fiberin havacılık için uygun
olduğunu, hangi fiberin pahalı ve hangi sistemin daha uzun olduğu gibi soruları
beraberinde getirir.
Diğer karbon
fiber üreticileri kullanacakları PAN hammaddesini, tekstil hammaddesi olarak
çekim yapan Acordis UK veya diğer karbon fiber üreticiler için uygun olan yine
aynı şekilde üretim yapan Tenax Fibers firmasından karşılarlar. Polimer
formülasyonu ve üretim metodu, hammaddesi odlukça özeldir ve son karbon fiber
özelliklerini kontrol ederler.
5.6 PAN esaslı
hammadde polimerlerinden istenen vasıflar ve üretimleri
1) Kopolimer mutlaka %85’ten daha
fazla (tercihen 90-95%) oranda akrilonitril içeriğine sahip olmalıdır.
2) Ortalama molekül ağırlığı
tercihen, 40000-70000 g.mol-1 olmalıdır, buda tekrar eden 1000 tane birim
anlamına gelir.
3) Ortalama moleküler ağırlığın
tercihen 90000-140000 ve dağılımda 100000 değerinde olması istenir ve bu fibere
iyi mekanik özellikler sağlar. Eğer moleküler ağırlık çok fazla olursa, macun,
yüksek öz-viskoziteye sahip olur ve filtrelemek çok daha zorlaşır ve tabiki
eğirmede aynı şekilde etkilenir. Tsai ve yardımcıları moleküler ağırlığın
etkilerini ve çapraz düzen PAN fiberi düzenliliğinin karbon fiber üzerindeki
etkilerini araştırmışlardır.
4) Polidağılım indeksi (Mw/Mn)
1.5-3.0 tercih edilir.
5) Eğirme solventi içerisindeki
polimer macunu konsantrasyonu normalde %15 civarındadır, bu oran etkileşim
oranını, verimliliği, eğirme işleminin maliyetlerini, konstrol ederken sıcaklık
eğirme işlemini kontrol eder ve aynı zamanda son çapraz-geçişli eğrilmiş
filamentin şeklini belirler. Yüksek macun oranı daha az solvent miktarı
kullanılmasını sağlar ve kilo başına fiberden geri kazanılan oranı azaltır
ancak eğer çok olursa filtreleme ve eğirme işlemleri zorlaşır.
6) İdeal solvent sistemi, çözünmeyen
metal iyon emprüteleri ve Na veya Zn gibi metal iyonlarından kaçınmak için
organik esaslı veya temelde tuz olan NaSCN veya ZnCl2 gibi inorganik
solventlerdir. Organik solvent sistemi tercihlidir ve macunu filtrelemek daha
kolaydır.
7) Komonomerlerin seçimi ( akrilik
veya itakonik asitler vs. ) üretimin kolaylığını etkileyebilirler. AN için
tercih edilen nötr komonomerler MA ve MMA’dır. Komonomer yapıdan ayrılır ve
polimer üretiminde plastikleştirici olarak tanımlanır. Polimeri eğrilme
solventinde daha çözülebilir hale getirir ve eğirme kalitesini artırır.
Sadece en az
sayıdaki komonomer plastikleştirici, uygulanabilir bir germe işlemine izin
verebilir. Karbon fiber üretiminin oksidasyon ve karboniazsyon aşamalarında
plastikleştiricinin bulunması hiç istenmeyen bir durumduroksidasyon sırasında
filamentlerin kaynaşmasına, karbon fiberin düşük gerilim değerleri ile birlikte
sebep olur. Bu durum, oksidasyon ve karbonizasyon sırasındaki germe kapasitesinin
düşmesine neden olur. Sonraki devam faktör ise, gerekli modülü sağlamak için
yüksek sıcaklık fırının kullanılması gerekliliğidir, azalmış fiber performansı
ile kristal boyutunda değişime sebep olur. Buna karşın fiber yönlenmesini ve
tercih edilmiş etkili germe modülünü artırır.
Tsai ve Lin,
komonomer bileşiminin PAN hammaddesi ve PAN esaslı karbon fiberler üzerindeki
etkisi hakkında çalışmalar yaparken, Ogawa, MA’nın komonomer olarak
geliştirilmesi hakkında çalışmıştır.
8)
Birden fazla komonomer
kullanmak sık karşılaşılan bir durumdur ( MA ve ITA gibi)
9)
Oksidasyon,
ekzotermiklik ve hammaddenin karbon içeriğini etkilediğinden beri, ITA ve
metakrilik asit (MAA) gibi karboksilik asitler oldukça verimli komonomerlerdir.
10)
AN/ITA kopolimeri içerisindeki ITA oranı en
iyi mekanik özelliklere sahip karbon fiberi vermesi için seçilir, azaltılmış
oksidasyon zamanı ve kabul edilebilir bir karbon verimliliği ile birlikte yoğun
ekzoterm iletkenliği sağlanır.
11)
AA, MAA ve ITA plastikleştiriceler gibi
davranırlar, ideal olarak MA gibi fazladan plastikleştirici komonomerlerin
eklenmesi gereksizdir ancak tekstil çekme hammaddesi için, muhtemelen asit
komonomer içeriğini yükseltmek gerekir veya ek plastikleştirici komonomerlerin,
kıvrımların oluşmasını başlatması için eklenmesi gerekir, bu büyük tekstil
çekmelerde paketlenmeyi kolaylaştırır.
12)
Macun ile birlikte dıştan gelen emprütelerden
kaçınmak için ham materyallerin çok dikkatli bir şekilde seçilmeleri
gereklidir. Verimli bir macun filtrelenmesi ( membran filtrelemelerinin
kullanımı) ve temiz oda koşulları PAN hammaddesi verimini artırır ve daha az
hatayla karşılaşılır ve bununla birlikte daha iyi mekanik özelilklere sahip
karbon fiber üretilebilir.
13)
Na’sız veya düşük Na oranı ile üretim çok daha
kolaydır. Oksidasyondan önce, HCOOH gibi asitlerle yıkayıp sodyum oranını
düşürmek mümkündür ve kalan kalıntıları asit bozundurarak gaz olarak
uzaklaşmasını sağlar.
14)
Eğer hammadde yarıçapı
ilk/hız difüzyon sınırının boyutlarına düşürülebilirse oksidasyon işlemi
hızlandırılabilir. Bu, hammadde düzeninin 0.8-0.9 d’tex olarak kullanılması
anlamına gelir ve 5 µ’lik düşürülmüş karbon fiber çapı verir. Alternatif olarak
daha yüksek d’tex kullanılabilir ve daha fazla kırılmış filamentlerde olsa daha
fazla germe işlemi yapılabilecek koşullarla tanışılmış olunur.
PAN üretim
prosesi için kullanılan tipik germe x15 – 100 C dir. X2-3 germe koagülasyonu,
moleküler zincirlerin fiber ekseni boyunca hizalanmasını ve YM’i 4 GPA’den
yaklaşık 15 GPA’ya çıkarmasını sağlar.
Daha küçük
çaptaki hammadde filamentleri gelişmiş karbon fiber gerilimi özellikleir sağlar
(şekil 3.7), ancak bunlar düşük verimlerde masraf haline gelecektir.
15)
Hammadde üzerinde kullanılacak bitirmenin
miktarı ve tipinin seçilmesi, karbon fiberin mekanik özelliklerini etkiler. Daha
sonraki bitirmeler ön-kurutulmuş olarak veya normal organik tip bitirme veya
alternatif olarak karbon fiber tesisindeki oksidasyon aşamasından önce uygulanabilir.
İyi bir ıslatma ajanıyle birleştirilen silikonlaren iyi seçimdir, oksidasyon
karşısında koruma sağlar ve LT fırını içerisinde yok olurlar.
16)
Hammadde üretim
aşamalarını kesin bir şekilde kontrol etme gereği vardır, bunun yanı sıra
etkili kontrol tek düze bir ürün özelliği sağlamak için gereklidir.
17)
İyi yüzey özellikleri karbon fiberide aynı şekilde
etkiler.
Tablo 3.6
Çekilen PAN’nın hava ve N2 atmosferinde çekilmesinin etkileri ve karbon
fiberdeki sonuçları
Şekil 3.7 Fiber
çapının bir fonksiyonu olarak, karbon fiber filamentlerinin gerinim gerilimleri
18)
Bu hammadde gereksinimleri her zaman maliyete
göre ayarlanmalıdır ve daha büyük çekimler her zaman daha ucuz olur.
3.7 PAN esaslı
karbon fiber tipleri
Aşağıdakiler
karbon fiberlerin üç ana kategorisidir;
1)
Büyük çekimler; Üretimi
daha ucuz ve ana ürün için uygun olarak küçük parçalar halinde üretilebilirler
2)
Genel amaçlı sınıf;
Daha az katılıkta ürün seviyesi
3)
Uçak/Uzay sınıfı; En
iyi özelliklere sahip ürünler
Her kategorideki
karbon fiber için çeşitli üretim şekilleri gerilim gerinimleri ve modüllerine
göre tahsis edilmiştir.
- Genel
amaç
- Yüksek
kuvvet
- Orta
modül
- Yüksek
modül
3.8 Karbon fiber
üretim hattı
Karbon fiber
üretimi uzun bir atölye çalışması gerektirir. Tipik bir PAN esaslı karbon fiber
tesisinin şematik yerleşimi Şekil 3.8’de gösterilmektedir.
Şekil 3.8 Tipik
bir PAN esaslı karbon fiber tesisinin şematik yerleşimi
3.8.1 Hammadde
istasyonu
Uzun üretim
hatlarını kullanabilmek için, hammadde paketleri daha büyü ve el yordamıyla
taşıma yapılmaktansa, üretilen ürünlere uygun kaldırma aparatları
sağlanmalıdır. Geliştirilmiş kutu kaldırma aparatları, daha büyük paketlere
uyacak şekilde tasarlanmışlardır, muhtemelen taşıma zamanlarını düşüren robotik
teknolojininde katkısı vardır. Hammadde taşıması aşamasındaki altın kural,
filamentlere en az zararın verilmesi amacıyla en az sayıda temas noktası
sağlanmasıdır. Gelecekte, hammadde fiberlerinin tekstil hatlarında üretilmesi
mümkün olabiir ancak ağır ve kullanılması zor olur ayrıca boş hatların hammadde
sağlayıcısına dönmesi gerekir.
3.8.2 Oksidasyon
Hava ortamında,
düşük sıcaklık ısıtması (200-300 C) ile akrilik hammadde, fiberlerde ergime
veya kaynaşma oluşmadan stabilize edilebilirler. Bu sonuca ulaşabilmek için
stabilizasyon aşaması sırasında oluşan ekzoterm kaçışlarından kaçınmak için
mutlaka yavaş ısıtma oranı kullanılmalıdır.
Stabilizasyon,
izotermal olarak sabit sıcaklıkta ısıtma ile yapılabilir ancak bu zmana
kazandırmak içindir. Daha pratik bir metod, sıcaklığı adım adım artırmaktır.
Üçüncü bir metod ise, tüp-fırında sıcaklığı tümüyle artırıldığı, tek-adım
stabilizasyonudur.
Oksidasyon
aşamasında PAN fiberinin yoğunluğu 1.18 g.cm-3’ten yaklaşık 1.36 g.cm-3
seviyelerine çıkar. Gerçek yoğunluk son ürünün ne amaçla ve nerede
kullanılacağına göre değişir. Karbon fiber yoğunluğu için üst limit üreticiye
göre değişir ve bazı üreticiler 1.40 g.cm-3 kadar yüksek yoğunluklarda değerler
kullanırlar ancak diğer üreticiler bunun kalitesiz ürüne sebep olacağını
düşünmektedirler. 230 C3de üç saat tutularak hava ile ısıtılan SAF’ta kalan
ekzotermiklik, okside edilmiş fiber içerisinde %35 oranında kalmıştır
Şekil 3.9
Courtauld SAF’ta, oksidastif işleme ve havada ölçülmüş kalıntı ekzotermiklik
arasındaki ilişki
3.8.3 Oksidasyon
tesisi
Oksidasyon
genellikle özel bir fırının kullanılmasıyla yapılır ve fiberi bir seri havayla
ısıtılmış bölgeden geçirerek sıcaklığı yavaş yavaş artırılır. (Sıcak hava
8220-270 C) fiberi ısıtır ve reaksiyon için oksijn sağlar, bunun yanısıra
egzost bileşiklerini ve ekzotermik reaksiyon ile fiberde oluşan ısıyı
uzaklaştırır.
Bir fırından
daha fazla fırınlar kullanılarak ek bölgeler oluşturmanın hat hızlarında önemli
artışlar sağladığı görülmüştür.
Büyük çekimlerde
hammadde içerisindeki her bir karışmayı yok edebilmek için, çekme bandındaki
her dalgalanma alınır. Jain tarafından tavsiye edilen yöntemde, oksidasyon
fırınları birkaç dizi çekme dengeleyici
sürücüye sahiptir. Toho Beslon, 200 mm’ye kadar çaplardaki, herbiri kendi
bağımsız hızına sahip makaralar kullanır.
Reaksiyon güçlü
şekilde ekzotermik olduğundan beri, düzenli sıcaklık dağılımı sağlamak
gereklidir ve zehirli gazların birleşerek, örneğin; patlamaya yol açabilecek
şekillere ulaşmadan temizlenmesi gerekir. Patlayıcı bu gazlar için eşik
değerleri, HCN (6-41%), CO(12.5-74.5%), NH3 (15.5-27%) ve bu gazların işlem
boyunca kontrollü olarak içeriye taze havanın verilerek, güvenli bir iş ortamı
yaratılması için temizlenmesi gerekir.
3.8.4 Oksidasyon
aşamasında bileşik oluşturmuş gazların uzaklaştırılması
HCN, H2O, CO2,
NH3 gibi gazlar ve çeşitli katranlar, PAN’ın oksidasyonu aşamasında ortaya
çıkarlar ve bu sıcak gazları yaklaşık 300 C’de, poroz seramik monolitik blok
yapı üzerine kaplanmış platinyum grubu metal kaplama üzerine çarptırılır.
Önceki
sistemlerde verimlilik en az %95 olmasına rağmen, şimdiki kesin yasalar
nedeniyle, yeni geliştirilen uygun yeniden üretilebilir termal
oksitleştiricilerin kullanılması zorunludur ve bunlar çok daha pahalı olmasına
rağmen çok daha iyi performans vermektedir.
3.8.5
Oksitlenmiş PAN fiber
Su bazlı uygun
anti-statik bitirme ile işlem görüp, kurutulmuş ve örgüden sonra toplanarak,
kutulara uzun örgü tablası ile birlikte yerleştirilen ve çapraz hareketler ile
kutu içerisinde karmaşıklık oluşmadan örgü yapılabilen, oksitlenmiş PAN fiberin
yoğunluğu 1.37-1.40 g.cm-3’tür.
3.8.6 Düşük
sıcaklık karbonizasyonu
Bazı çalışanlar,
fiber içerisinde nem bulunmasının gerilimi azaltabileceğini farkettiler ve ham
fiberi LT fırınına girmeden önce kuruttular.
LT fırını en iyi
tabirle katran uzaklaştırıcıdır ve normalde birçok farklı bölgeden elektrikli
olarak ısıtılmış slot fırındır, N2 ile temizlenecek havanın girişi engellenir
ve ortaya çıkmış katran ve gazların uzaklaştırılması için verimli bir N2 akışı
sağlanmalıdır. Fırın içerisindeki sıcaklık 950 C olan son değere ulaşıncaya
kadar bölgelerde yavaş yavaş artırılır. Düzgün bir fiber üretimi için, katranın
bozunduğu 950 C seviyesine gelmek önemlidir.
Bu gazlar karboniazsyon
sırasında 1000 C’ye kadar varan sıcaklıklarda ortaya çıkarlar ve tablo 5.8’de
gösterilmişlerdir. Harwell’de çalışan Bromley ve yardımcıları karbonizasyon
sırasında 200-1000 C aralığında gazların ortaya çıktığını göstermektedir. (H2O,
CO2, NH3, HCN, H2, yüksek moleküler ağırlıklı bileşikler, CO ve CH4). Gaz
oluşumu özellikle olası termal kaçaklarla alakalıdır.
3.8.7 Yüksek
sıcaklık karbonizasyonu
Basit olarak
yüksek sıcaklık fırınları, sıcaklığı düzenli olarak artıtıtken fiber modülünü
artırır ve fiberde daha küçük d’tex’e rağmen zaman sabit kalır ancak daha az
ürün elde edilir.
TABLE 5.8***************
zmn olursa
Şekil 3.9 200-1000
C aralığında karbonizasyon esnasında PAN esaslı karbon fiberden ortaya çıkan
gazlar
Ürün
karbonizasyon esnasında iyi bir iletkendir ve ısı transferi ısıtma oranı
artışında herhangi bir sınır yoktur. Dakikada 20 C üzerinde ve 1500 C
üzerindeki sıcaklıklar, karbon fiber geriliminde bozulmalara sebep olur.
Hammadde
içerisinde Na varlığı vardır bununla birlikte HT fırınlarında, hem elemantel
Na’ya sekil verirken hemde karbonizasyon esnasında salınan HCNyle bileşik
oluşturup NaCN’ye dönüşmesi gibi problemlere sebep olarak hammaddede çok az
veya hiç Na bulunmaması tercih edilir.
Havanın girişini
engellemek için, fırının her iki çıkışınada gaz mühürü oluşturmak için inert
gaz üflenir. Gaz üflemesi ana kısmının, iç kısım sonuna, çıkış yerinden salınan
Na’yı yok etmesi için konulması gerekmektedir ancak akışın, HCN’nin optimum
konsantrasyonunun devamını sağlayabilmek için kontrol edilmesi gerekir. HCN’nin, yüzey
çatlaklarının iyileştirilmesi için yararlı etkilerinin farkedilmesinden beri
optimum oranının tutturulması gereklidir. Sondaki çıkışta oluşan yeterli akış
gövdesinin, çıkış kollarındaki atık ürünlerin uzaklaştırıldığının kesin olarak
belirlenerek uygunlanması gerekir.
Genel olarak, N2
tercih edilen gaz olmasına rağmen Ar’da sekiz kat daha fazla pahalı olmasına
rağmen kullanılabilir ancak karbon fibere geliştirilmiş gerilim, daha yüksek
yoğunluk ve argon viskozitesi sağlar.
3.8.8 Yüksek
modüllü fiber üretimi
Yüksek modül
fırını yaklaşık 2500 C’de çalışır ve dikkatli olarak kontrol edilen inert
atmosfer içerisinde yürütülen grafit kapatıcı ile çalışır. Koşullar, küçük
hacimlerdeki gaz akımının sıcak grafit elementi üzerine üflenerek, sürekli
olarak grafitten moleküler katmanlar kaldırmasına yettiğinden ve erozyon
yüzünden erken hatalara sebep olduğundan beri mutlaka sakin olması gerekir. Şekil
3.10, 2200-2900 C aralığındaki sıcaklıklarda buharlaşma oranını göstermekte ve
her bir 100 C’lik artışın, buharlaşma oranında üç-kat artışa neden olduğu
görülmektedir.
Ek ısı
işlemlerin grafit kristallerinde yönlenmeyi geliştirdikleri ve karbon fiberlere
yüksek YM sağladıkları görülmüştür.
Şekil 3.10 2200-2900
C sıcaklık aralığında grafit içerisindeki buharlaşma oranı
3.8.9 Karbon
fiber prosesi sırasında oluşan çekme
Karbonizasyon
aşamasında hat boyunda oluşan çekme normalde 5-8% oranındadır ve aşağıdaki
formül ile tanımlanır.
Düşük çekme
değeri, yüksek fiber gerilimi olduğunu gösterir. Eğer gerilim çok fazla ise
fiber kırılır ve eğer çok az olursa, artan fiber zincir eğrisi, fiberin fırın
tabanı boyunca sürüklenmesine sebep olur ve fiberin yüzey özelliklerini
düşürür.
Bahl ve mathur,
6k Toho Beslon PAN için ( %3 MA ile birlikte), 100 dk ve 240 C’de oksitleştirme
yaptıktan sonra 1000 C’de ısıl işlem yapmışlardır ve en iyi karbon fiber
özellikleri %7lik çekme oranı ile elde edilmiştir. Toho Beslon patenti yinede
%40-70 oranında çekme tavsiye ederken, Japon Exlan 0-50% oranında tavsiye
sunmaktadır.
3.8.10 Yüzey
işlemi
Çok iyi boyut
kontrolleri sağlayan, Elektrolitik yüzey işlemleri kullanmak yaygındır.
Kolaylıkla iletken olması için, suda çözünebilir uygun bir elektrolit bulunur
daha sonra karbon fiber anot olarak seçilir ve grafit katodları yanına paralel olarak
değdirilmeden yaklaştırılır. Faradayın yasasına göre, 96500 coulomb, 1 grama
eşdeğer O2’yi serbest bırakabilir. Zaman faktörü ortaya hat hızını çıkarır ve işlemleme
derecesini, güncel olarak işlemlenen birim fiber uzunluğuna bağlı olarak almak
normaldir( genellikle Cm-1 olarak gösterilir).
HM fiberi için
yüzey işlemlerinin güncel gereksinimleri göreceli olarak yüksek ve işlemlemeye
paralel kontrollü olarak elektrodun soğutulmasının gerekli olduğu, uygun bir
ısıtma etkisi bulunur. Bununla birlikte bazı elektrolitler için termal
ayrışmadan korunmak için soğutmak esastır.
3.8.11
Boyutlandırmalar
Geçmişte solvent
esaslı ölçümler, mükemmel iç-filament girişim özellikleri verirdi ancak sağlık
ve maliyet sebepleriyle kullanılmamaya başlanmıştır. Değişmez olarak şimdiki
ölçümlerde su bazlı emülsiyonlardır, tercihen aynı kimyasal sınıfı mükemmel
polimer matriks olarak kullanırlar.
3.8.12 Toplama
Online sarıcılar
kullanılarak yapılan küçük çekimli toplamalar en iyi sonucu verirler. Otomatik
olarak çıkarım yapan sarıcı makineler mevcuttur. Büyük çekimlerde genellikle
örgü tablası üzerine konulan karton kutular içerisinde örgü yapılır, daha küçük
çekmeler (50k) tüpler içerisinde toplanabilir.
3.9 PAN esaslı karbon fiberlerin ince yapısı ve
dokusu
Karbon fiber ana
olarak poliaromatik karbonlar ve etkili olarak yapısal düzensizleşmiş
(turbostatik) karbon içerir. Gerçek grafitin kristal yapısında, katman
düzlemleri arasındaki mesafe 0.3354 nm ve katman düzlemleri arasında 0.34 nm
uzaklık olan turbostatik karbonun karakteristik bir şekli şekil 5.15’te
sırasıyla a ve b şeklinde gösterilmiştir.
Şekil 3.11 a.
Grafit kristalinin yapısı b. Turbostatik karbon yapısı
Turbostatik
karbonun katmanlar arası mesafesi her zaman grafitten, sp3 bağlarının bulunması
nedeniyle daha fazladır. Ticari olarak varolan PAN esaslı karbon fiberler 0.355
nm’lik katman arası mesafeye sahiptir.
Fitzer tarafından PAN ve MPP esaslı karbon fiberlerin katmanlar arası
mesafeleri, farklı sıcaklıklarda ısıl işlem görmüş, iyi grafitleştirilmiş kok
kullanarak karşılaştırmıştır. (şekil 3.12)
Geniş açılı
X-ışını difraksiyonu, PAN esaslı karbon fiberlerin karakterizasyon parametre
değerlerini verir. (Table 3.9).
Bennett, katman
düzemleri yapısının gelişimini gösteren bir şemayı, TEM çalışmalarına göre, faz
kontrast teknikleri ve dereceleri değişen ısıl işlemlerin boyuna karbon fiber
bölgelerindeki etkileri hakkında çalışılarak yapmıştır (şekil 3.13).
Johnson ve
Tyson, geniş yelpazeli X-ışını difraksiyon’undan elde edilen bilgilere göre,
düzensiz bölgelerle karıştırılmış sıralanmış alanların olduğu, şekil 2.15te
gösterilen PAN molekülündeki yapıya benzerdir. Karbon fiber yapı şeridinin,
düzensiz turbostatik grafit kristallerinin kolonsal yapılanması olduğuna
inanılır(şekil 3.14). İdeal tetragonal kristaller birbiri üstüne yığılmış ve
kristaller arasında, yığınlar arasındaki sınırların gösterdiği düzensiz
bölgelerdeki, keskin iğnemsi hataları tuzağa düşüren, düşük bir yönlenme ile
fiber eksenine doğru yönlenmiş olduğu yapıdadır. Merkez bölgesinde, geniş
katlanmalar meydana gelebilir ve Johnson, düzensiz yönlenmeli kristallerin
diğer yönlenmeliler ve düzensiz yönlenmeliler arasında bağ kurduğunu ileri
sürmüştür (şekil 3.15).
Johnson, HM
karbon fiberinin kristal bağlarının, eğrilik, burulma sınırları, porozite ve
sınır bindirmelerini göstermek için bir blok model geliştirmiştir (şekil 3.16).
Şekil 3.12 İyi
grafitileştirici kok ile birlikte, PAN ve MPP esaslı karbon fiberlerin ortalama
arakatman mesafeleri
Tablo 3.9 Tipik
PAN esaslı karbon fiberler için karakterizasyon parametreleri
Barnet ve Norr,
3-boyutlu model kullanarak, HM fiberi grafit katman lamellerinin kılıf
bölgesinde düzenli olarak dizildiklerini göstermiştir ancak merkeze doğru
düzensizlik daha fazladır.
Model, Bennett
tarafından geliştirilmiş (şekil 3.18) ve Bennett ve Johnson tarafından başka
bir üç-boyutlu modelde, porozite içeren mikroalanlar içerisindeki temel birim
yapısının karmaşık kombinasyonunu göstermişlerdir(şekil 3.19).
Knibbs, polarize
mikroskopi ışığı kullanarak, çapraz geçişli fiber yönlenmesindeki hammadde
üzerindeki oksidasyonun etkisi hakkında çalışmış ve sınırlı oksidasyon ile,
grafitleştirilmiş fiberde küçük bir yönlenme ve merkezinde tamamiyle izotropik
olduğunu bulmuşlardır. Oksidasyonun artan derecelerinde, dış bölgenin,
c-ekseninde dairesel eksende lamelli faza uyum sağlayan bir katman olarak
yönlendiği görülmüştür. Bu aşamada, merkez izotropik olarak kalır. Daha ileri
oksidasyon yapılırsa, dış bölgelerdeki c-eksenleri dairesel yönlenmeli olarak
kalır, ve bu sırada iç taraf düzenlenerek c-eksenleri üzerinde çembersel hale
gelir. Fiberin tümüyle oksidasyonuyla birlikte, bütün kristallerin c-ekseninde
aynı yönlenmeye sahip olmasıyla birlikte, hepsinin çembersel olarak yerleştiği,
grafitleşmiş malzeme tümüyle düzenlenir (şekil 3.20).
Şekil 3.13 TEM araştırmaları ile elde
edilmiş katman-düzlem yapısı görüntüleri (a) 1000 C; (b) 1500 C; (c) 2500 C.
Şekil 3.14
X-ışını difraksiyon kanıtlaması ile elde edilmiş, ideal karbon fiber yapısının
diyagramı; S1, hata; S2, tane çiflenmesi sınırı; S3, kristalarası sınırı
göstermektedir. Lc ve La, kalınlık ve karbon fiber yığınları çaplarını ve D
aralarındaki mesafeyi göstermektedir.
Bir kere lamelar
yapı şekillendikten sonra, lameller arasındaki karbon bölgeler, fiber çekmeye
başladığından itibaren radyal gerilim gücüyle ilişkilendirilir.
Bu şekildeki
düzlem katmanlarının yönlenmeleri Rose’un buldukları ile desteklenir, buna
rağmen Johnson, bu sonuçları, kalıntı gerinmeler yüzünden oluşan zorlanmalarla
kırılmaların bir sonucu olduğu şeklinde yorumlamıştır.
Karbon
fiberlerin temel yapısal birimleri(BSU), Fourdeaux tarafından, katman sınırları
yönleri ve x-eksenindeki fiberlerin yönü arasında bağıntı olamayan, şerit
şeklindeki iki-boyutlu grafitik katmanlar şeklinde tanımlanmıştır(şekil 3.21).
Şeritler yaklaşık 6 nm genişlikte ve birkaç yüz nm boyutundadırlar. Şeritlerden
bazıları, tercihli yönlenmeyle fiber eksinine paralel olan mikroliflere paralel
şekilde gider. Bu mikrolifler, mikrolif sınırlarındaki sınırların kusurlu
paketlenmesi ile hataları kapatan şekildeki dalgalanmış yapıdadır(şekil 3.22 ve
3.23). Hatalar, yaklaşık 20-30 nm uzunlukta ve 1-2 nm eninde ve şeritlerin
boyuna bölgelerini takip etmektedirler. Fourdeaux ve yardımcıları, boyut,
yığılmış katmanların mükemmelliği ve katmanların, fiber eksen normaline göre
yönlenmesi, arasında bir bağıntı olduğunu bildirmiştir (şekil 3.24).
Diefendorf ve
Tokarski, burulmuş karbon fiber şeritlerinin 275 Gpa’lık modülde, şeritlerin 13
katmanlık kalınlıkta, 4 nm genişlikte ve en fazla bir kaç mikronluk
uzunluktaykenki görünüşlerini paylaşmışlardır. 750 Gpa’lık modülde fiberlerin,
30 katmanlık kalınlık ve 9 nm genişlikte neredeyse sıfır genleşme ile fiber
eksinine paralel olmasının gerekli olduğu gösterilmiştir. Şekil 3.25, şerit
yapının üç-boyutlu görünüşünü verirken, şekil 3.26 modeli göstermektedir.
Guigon, PAN
esaslı yüksek modül fiberleri için BSU’yu şekil 3.26’da tanımlamıştır ve küçün
BSU’nun(<1nm) yüksek gerilimli karbon fiberlerden çok daha farklı olduğunu
aşağıdaki maddelerle belirtmiştir;
1)
Moleküler seviyede, BSU,
nerdeyse izometrik şekilli (20-70 nmlik çapta La) N karbon katmanları yığınıdır
ancak AA’ fiber ekseni etrafında bükülmüş ve sarılmıştır. Eğriliğin çapraz
yarıçapı ( rt 2-13 nm) ve küçük rt’nin vurgulanmış
eğrilik ile ilişkilendirildiği, katlanmanın boyutu ile karakterize edilir.
Şekil 3.15 İçbağlanmış yapı ve
idealleştirilmiş karbon fiber yapısında hata oluşması
Şekil 3.16 İçbağlı kristal yapı gösteren
HM karbon fiberinin üç-boyutlu yapısal modeli
Şekil 3.17 PAN esaslı HM karbon
fiberinin muhtemel üç-boyutlu yapısal modeli
Şekil 3.18 PAN esaslı HM karbon
fiberinin üç boyutlu yapısı
Şekil 3.19 PAN esaslı karbon fiberin,
mikrobölgeler içerisindeki yapı birimlerinin basit yapısal mikro yapısı A;
Yüzey alanı, B; Çekirdek alanı, C,A; iğne hatası; D,A; takoz kayması
Şekil 3.20 Courtelle hammaddesinden elde
edilen fiber yapılarının şematik gösterimi
Şekil 3.21 Karbon fiber içerisinde boş
demet hataları gösteren tipik grafin düzlemleri
Şekil 3.22 Eksen boyunca çapraz geçiş
yapan PAN esaslı karbon fiber yapısının tutarlı uzunluklarının iç-düzlemi (La)
ve c-ekseni (Lc) yapısı ve mikrofibril sınırlarında oluşan hatalar
Şekil 3.23 Boyut ve katman yığınları
(Lc) arasındaki bağıntı ve yığınların fiber eksenine göre açısı.
Şekil 3.24 Şerit yapılı karbon fiber
Şekil 3.25 PAN esaslı Fortafil 5-Y
karbon fiber yapısı
Şekil 3.26 PAN esaslı HM karbon
fiberinin temel yapısal birimi
Şekil 3.27 Yüksek gerilimli PAN esaslı
karbon fiberinin şematik yapısı
2)
Mikrodokunun birkaç yüz
nm kalınlık ve birkaç µm fiber eksenine doğru uzama yaptığı, mikrobölgeler bir
sonraki seviyedir ve yanal por ve dislokasyonlar ile sınırlanırlar.
3)
Karakterizasyonun en
yüksek seviyesi fiber dokusunu tanımlar. Moleküllerin istatistiksel seviyesinin
uzun menzildeki değişimini etkiler.
Mikrolifler şu
anda, BSU ve mikrograph’larda gözlenen kırık karbon fiber dokusu arasındaki
boyutlardadır. İnce yapıdaki mikroliflerin, basma geriliminden kaynaklanan hata
mekanizmalarını kontorl etmesi muhtemeldir.
Guigon, Pan
esaslı karbon fiberlerin yüksek gerilim ve yüksek modüldeki izlenimlerini Şekil
3.27’de göstermiştir. Karbon kristalitlerin şeritleri fiber ekseni boyunca
sıralanmış, buruşturulmuş karıştırılmış gazete kağıdına benzer şekilde bi yapıda
olup, düzensiz porozitelerin fiber eksenine paralel şekilde uzamasıyla
sonuçlanır. HM fiber modeli, katlanmış ve burulmuş katmanları gösterdiği gibi,
yüzey ve merkez etkisinide göstermektedir. Modelin yüzeyi göz önüne alınırsa
(çift ok arasındaki bölge), rt büyük olduğundan beri fiber yüzeyine
paralel birçok katmanın olduğu görülmüştür. rt büyürken, büyük
porlar yüzeye paralel hale gelmeye yatkın hale geldiğinden itibaren, yüzey daha
görünür hale gelir. Malesef, araştırmacılar içkatman mesafesinin çok küçük
(<0.4 nm) ve fiber çapının çok büyük (~4 µm) olmasından dolayı çok doğru bir
şekilde sonuç çıkaramamaktadırlar. Bu nedenle, rt’nin yüzeyden
merkeze doğru gitgide ivmelenen düşüşü, aynı diyagramda doğru olarak
gösterilemez. rt ‘deki farklılık muhtemelen yüzey yakınındaki
stresin serbest bırakılması sebebiyle gerçekleşirken, merkezdeki stres
toplamaya meğillidir.
Şekil 3.27 HM
PAN esaslı karbon fiberinin yapısı
Küçük BSU’nun
burulmuş katmanları, yüksek gerilimli fiberler içerisinde kenar-kenara
birleşmiş ve yüksek modüllü fiberlerde buruşukluğu giderilmiş şekilde
oluşurlar.
Yüksek gerilimli
fiberlerde, BSU sınırları, içten bağlanmış yapı ile birarada tutulmaktadır
(şekil 3.15).
Şekil 3.33 PAN
esaslı HM karbon fiberinin, fiber yapısı yakınından çekilen uzunlamasına ince
bir kısmını göstemektedir. Görmesinin daha zor olduğu çapraz bölge(şekil 3.34),
reçine emdirilmiş örneğin iyonla öğütülmesi ile hazırlanmıştır. Sınır
bölgesinin ince yapısı ve küçük grafit kristallerinin yönlenmesi görülebilmektedir.
Şekil 3.33 TEM
ile elde edilmiş, PAN esaslı HM karbon fiberinin boylamasına yapısı
Şekil 3.33 TEM
ile elde edilmiş PAN esaslı HM karbon fiberinin çapraz yapısı
Turbostatik
grafitin hakim olmasına rağmen, kimi araştırmacılar istisnalar belirlemiş ve
üç-boyutlu grafitin kanıtlarını raporlamışlardır. Shindo, orjinal çalışmasında,
2500 ve 3000 C’de karbonize edilmiş üç-boyutlu düzlemdeki turbostatik kristal
fiberlere dair kanıtlar ileri sürmüştür. Karanlık alan elektron mikroskopisi
kullanılarak Fourdeaux’un yaptığı çalışmalarda, 2900 C’de ısıl işlemlenmiş
yüksek yönlenmeli karbon fiberlerin, 3-7 tane katmanı gerektiren ve
mikroliflerdeki düzensiz aralıklarda oluşan, AB diziliminde yaklaşık 10-40 nm
uzunluğunda belirsiz ancak görülebilen (mikroliflerin düz olan kısımlarıyla
sınırlandırılmış) bölgeleri göstermiştir. Johnson ve Tyson, turbostatik
grafitin, mükemmel grafitle daha çok benzerlik taşıdığını bulmuşlardır. Wicks
and Coyle, elektron difraksiyon yöntemi kullanarak, katman düzlemleri
yönlenmelerini araştırmak amacıyla alevle dağlanmış gitgide azalan şekildeki
karbon fiber kullanmıştır. Fiberin dağlanmasından önce, dağlandıktan sonraki
yüzeyin, dağlamadan önceki yapıyı gösterdiği ve alev işlemlemesinin kristal
büyümesine veya katman düzlemi düzenlenmesine yol açmadığı varsayılmıştır.
Bununla beraber, katman düzlemi yönlenmesinin düştüğü ve fiberin merkezinden
ölçülen kristal boyutu Lc’nin arttığı görülür. 2500 C’ye ısıtılan, fiberin
yüzey katmanları üç-boyutlu grafit göstermiştir ve tabakalar fiber gövdesi
içerisinde bulunmuştur. Araştırmacılar, radyal veya rastgele yönlenmeli katman
düzlemlerinden, dairesel olarak yönlenmeli kılıfların her ikisinide kapsadığı
sonucuna varmışlardır. Buna rağmen, üç-boyutlu grafit içerebilecek çift-yönlü
yapı olma olasılığı vardır. Bu tip merkez kılıf yapılarının gelişmesi,
stabilizasyon boyutlarına ve işlemleme sıcaklığına bağlı olarak değişir.
Kowbel, üç-boyutlu grafittin olmasının veya olmamasının, fiberlerin serbest
halde grafitleştirilmesine veya karbon-karbon kompozitin varlığına göre
değişir.
Şekil 3.35 HM
PAN esaslı karbon fiberin boyuna bölgesindeki saçak kafes resmi yüzey bölgesini
göstermektedir.
Bennett ve
Johnson’un geç çalışmalarında, bazı HM fiberlerinin yüzey-merkez
heterojenitelerinin yaklaşık 0.5 µm kalınlığa kadar çıkabileceği ve bunun,
fiberlerin tümüyle stabilize olmamasından kaynaklanan daha kalın yüzey
merkeziyle karıştırılmaması gerekir. Karanlık alan ve kafes saçağı resimleri ve
elektron difraksiyon desenleri, yüzeyin merkezden daha büyük ve daha iyi
yönlenmiş kristallere sahip olduğunu göstermektedir. (şekil 3.35)
Johnson, PAN
esaslı karbon fiberlerdeki kristalin birimlerin uzamış, ipliğe benzer ve lifli
yapıya sahip olduğunu belirtmiştir. Yapı, içten-bağlı fazla kıvrılmış düzlem
katman yapraklarının, uzunlamasına fiber eksenine doğru yüksek oranda
yönlendiği mikrolifler halinde toplanması ile oluşur. Yinede bu yapraklar,
yüksek eğrilikleir sebebiyle çapraz geçişlerde tercih edilen bir yönlenmeye
sahip değildirler ancak 2500 C’ye ısıtıldığında, yüksek oranda düzenli
grafitten oluşan ince bir yüzeye sahiplerdir.
Liflere farklı
oranlarda yüklenildiğinde, gerilim/gerinim eğrisindeki eğim, gerinimde %1.3
artar ve gerinim %0.3’te olduğundan %10 daha fazla bir değere sahip olabilir.
3.10
Stabilizasyonun yönleri
Stabilizasyon
için optimum şartları oluştururken, oksidasyon derecesini ölçmek için birkaç
metod bulunmaktadır.
1)
O2 içeriğini ölçmek
Malesef
bu değer, genellikle farklar ile belirlenen elemantel analiz ile tanımlanmakla
birlikte, Watt ve Johnson, Courtelle’nin aldığının 3 katı zaman ve O2 alımı ile
220 C’de, direkt olarak Coleman O2 analizlemesi kullanarak ölçüm
yapmışlardır(şekil 3.5). Daha sonra, Watt ve Johnson, Courtelle’nin aldığı O2
miktarının 1.5 katını alarak 230 C’de çalışmışlardır (şekil 5.36).
Çapraz-geçişlerin incelemeleri yüzey merkez etkisinin 2 ve 4 saat sonraki
işlemlemelerini göstermektedir.
Toho
Beslon w/w değeri olarak 5-15%’yle birlikte tercihen 8-12 w/w değerlerini
hesaba katmıştır. Homopolimer PAN’ın %0 O2 içerirken, akrilonitril kopolimerin
teorik olarak %3 daha az olduğunu yayınlamışlardır. O2’ye maksimum şekilde
doygunluk en az %20’lik değer verir ama %15’lik değerin üstünde olanlar karbon
fiberde düşük özelliklere sebep olur ve %5 altında karbonize edilmiş fiberin
verimi düşer.
Şekil 3.36 1.5
Denier Courtelle’nin 230 C’de hava atmosferindeki oksijen alımı
2)
Okside edilmiş fiberin
yoğunluğunu ölçmek
Üretim
sırasında, bu metod araştırmacılar tarafından daha çok tercih edilir. Takaku,
240, 255 ve 270 C’lerde AN/MA hammaddesi kullanarak stabilize edilir ve uzun
stabilizasyon sürelerinde, 1.58 g.cm-3’lük sabit değere ulaşarak, oksitleşmiş
yoğunlukta artış görülür. Bununla birlikte, oksitleşmiş yoğunluğun yaklaşık
1.375 g.cm-3 olması ile birlikte karbon fiber geriliminde optimum değer
sağlanmıştır (şekil 5.37). Bajaj ve Roopanwal, yoğunluktaki artışı, nitril
gruplarının dönüşümü ile moleküle zincirlerin yakın paketlenmesiyle oluştuğunu
belirtmişlerdir.
Şekil 3.37 Yoğunluğun
bir fonksiyonu olarak, (daire), 240 C; (üçgen), 255 C; (kare), 270 C ‘lik
stabilizasyon sıcaklıklarında, AN/MA içeriren akrilik hammadde fiberleri için
stabilizasyon zamanları
3)
Oksitlenmiş fiberin su
alımını ölçmek
Toray,
kurutucu içerisindeki doymuş sulu amonyum sülfat solüsyonunu 16 saatten fazla,
25 C’de, %81’lik kontrollü nem ortamında, 2 gr’lık oksitlenmiş fiberin su
absorblamasını ölçmüştür. Su absorblaması aşağıdaki gibi hesaplanır;
(W-W0)
x 100/W0
W,
absorbsiyondan sonraki ağırlık ve W0, 2 saat boyunca 120 C’de yapılan
kurutmandan sonraki ağırlıktır. 5-10% değeri tercih edilir; <3.5% karbon
fiberi zayıflatır ve >15% karbonizasyon verimini düşürür.
4)
Kimyasal çekmeyi ölçme
Çekme
sırasındaki çekme fiziksel olarak entropi çekmesi ve kimyasal olarak, reaksiyon
çekmesi olarak tanımlanır. Fitzer, 3 C min-1 ısıtma oranında termomekanik analiz
kullanan, 6% MA/ 15 ITA PAN fiberini, kimyasal stabilizasyon reaksiyonunun
gelişimini takip etmek için, kimyasal çekme kullanmıştır. Şekil 5.38, iki
maksimumlu türev gösteren eğrinin ikisiyle, doğrusal ısıtmada ölçülen çekmeyi
göstermektedir. Bu grafik, toplan çekmeyide vermektedir, fiziksel ve kimyasal
bileşenler, ilk türetilmiş eğrinin minimumunda gayet ayırt edilebilir şekilde
görülebilmektedir. Entropi çekmesi neredeyse tamamen 200 C altında tamamlanır
ve kimyasal çekmenin başlangıcı ve bitişi net olarak belirlenebilir. Polimer
bileşimi, entropi çekmesi miktarı PAN üretimi sırasında öngerme aşamasına bağlı
olarak sonucu etkiler. Artan ısıtma oranı, kimyasal çekme miktarınıda artırır
ama entropi değerini değiştirmez ve termokalorimetrede Kissenger etkisi denen,
kimyasal reaksiyonun bütün sıcaklık dağılımı daha yüksek bir sıcaklığa kaydığı
durum oluşur. Araştırılan bir kopolimer üzerinde yapılan çalışmada, optimum
ısıtma oranı, başlangıç sıcaklığı olan Ti: 5 C.min-1 değerine kadar
çıkarılmıştır. Reaksiyon başladıktan sonra, ısıtma oranı, fiberi aşırı
ısıtmadan kaynaklanan ekzotermik reaksiyondan kaçınmak için, 1 Cmin-1 değerine
düşürülür. Kısmen okside olmuş PAN’ın kötü bir ısı iletkeni olduğunu ve ısı
transferi etkisinin filament yığınları oluşturacağını unutmamak gerekir. 270 C
civarında olan, aşırı oksidasyondan kaçınmak için, maksimum sıcaklık eldesinde
DSC ölçümlemeleri kullanılır.
Şekil 3.38 Çekme
sırasında lineer ısıtmada 6% MA/1% ITA PAN fiberinin hava kullanan Mettler
termomekanik analizi
5)
24% çekme ile 50%
dönüşüm sağlamak
Stabilizasyonun
başlangıç aşamalarında, fiberin sabit uzunluğu gerilim oluşturacak ve fiberin
Tg’sine ulaşıldığında 10% büzülme oluşacaktır. Yanal kristalin düzen
göstermeyen, PAN yapısının, bu bölgelerdeki entropik rahatlaması çekme
göstermesi sebebiyle maksimum olarak 150 C’ye kadar yükseltilebilir.
Gerilim
seviyeleri sıfırlanıp sonra tekrar artmaya başlar, ikincil çekme, düzenli
alanların, yanal dizilmiş fazları içerisinde gerçekleşen erimeyle oluşur.
Fitzer ve yardımcıları, bu ikincil çekmeyi, kimyasal reaksiyonun başlangıcı
olarak tanıtmış ve bu noktaya kadar çıkan optimum stabilizasyon için, ısıtma
oranının kayda değer şekilde düşürülmesi tavsiye edilir. PAN’ın optimum
oksidasyonu, Watt’ın en iyi gerilim özellikleirni verdiğini söylediği, %50’lik
dönüşüm oranı içermelidir. Bahl ve Manocha daha sonra, 50%’lik dönüşümün
24%’lük çekmeye sebebp olduğunu ve herhangi bir sıcaklıktaki, yaklaşık optimum
ön-oksidasyon zamanını bulmak için empirik ilişki olduğunu bildirmiştir. Hava
ile oksitlenmiş kopolimer PAN için;
6)
Aromatizasyon indeksini
kullanma
Örneğin,
Tsai, aromatizasyon indeksini(AI) oksidasyon derecesinin ölçümü için
kullanmıştır.
Burada
Hv = İşlenmemiş PAN fiberin ekzotermik ısısı
H0
= Oksitlenmiş PAN fiberin ekzotermik ısısı
Ve
AI değeri olarak 58% tercih edilir.
7)
Stabilizasyon için
model oluşturmak
Dunham
ve Edie 12-60klık PAN fiber için stabilizasyon işleminin matematiksel modelini
geliştirmişlerdir ve bu teoriyi 3k ve 12k 1.22 d’tex değerlerinde, fiber yığını
içerisine termoçift gömülmüş, Courtauld SAF PAN fiberi (6% MA, 1% ITA)
kullanarak doğrulamışlardır. Modelin
yönetici eşitlikleri, kimyasal reksiyon oranları, reaksiyona ugrayan kütle
dengeleri, dairesel kütle transferleri ve yığın içerisindeki dairesel ısı
transferleri değerlerine bağlıdır. Fiber yığınının stabilizasyon fırını
sıcaklığından en fazla 15C fazla olabileceğini göstermiş ve modelin ölçülen
sıcaklıklarının, istisna olarak, beklendiği gibi, kaçan-reaksiyon durumları
dışında, önceden iyi bir şekilde tahmin edilebilir olması önemlidir. 230 C altında stabilize edilen örnekler
deri-çekirdek etkisi göstermemişlerdir ancak 245 C üzerinde çok açık şekilde
deri-çekirdek farklılıkları, reflekte ışık mikroskopisi ile görülebilmektedir.
Bu nedenle, 245 C’den yüksek stabilizasyon oranı için sınırlı bir difüzyon
görülürken 230 C altında görülmez. 12k üzerindeki yığınlar, 230 C üzerindeki
sıcaklıklardaki stabilizasyonlarda yanmaya eğilimlidirler. Model 245 C
üzerindeki sıcaklıklar için geçerli değildir.
Yeni
Delhi’de NPL tarafından yapılan çalışmada, PAN’ın oksidasyon sırasında,
yaklaşık 350 C civarında, maksimum merkezlenmiş ikinci küçük ekzotermin
oluştuğunu gösterilmiştir (şekil 3.39). 350 C’de oksidize edilmiş PAN fiberi
daha düzgün şekilde yapılanmış bi şekilde üretilirken karbonize etme sırasında
karbon fiber daha gelişmiş mekanik özellikler kazanır (tablo 3.10) ve dahası,
daha hızlı şekilde karbonize olurlar.
8)
350 C’de termal olarak
stabilize edilmiş PAN fiberlerinin yapısı
Geniş
açılı X-ışını difraktogramlarla incelendiğinde, stabilize edilmiş fiberlerin,
2θ=13o ‘de, 0.68 nm’lik tekrar üniteleri nin yapısal varlığı
nedeniyle ek bir pik göstermekte ve önerilen yapı gösterilmektedir.
Şekil 3.39 350
C’de küçük ikincil ekzoterm gösteren PAN hammaddesinin DSC taraması
Tablo 3.9 250
C-400 C sıcaklıklarında stabilize edilmiş ve 1000 C’de N2 içerisinde karbonize
edilmiş Courtelle PAN karbon fiberinin mekanik özellikleri
Polimerin
–C=N içeriği, ekzotermik reaksiyon sırasında, merdiven polimer dizilimi
sebebiyle düşer ve Kubasova, dökme PAN film için sonuçları farklı
sıcaklıklardaki zamana bağlı nitril absorblanmasının azalması ile göstermiştir.
Şekil
3.41’de gösterilen Johnson’ın yaptığı başka bir çalışmaya göre, kızılötesi
spektrumdaki Courtelle fiberi, yaklaşık 1 Cmin-1 sıcaklıktaki ısıtma oranı ile
2240 cm-1’lik germe bandındaki nitrilin kaybolmasını ölçmüştür.
Noh
ve Yu, nitril gruplarının kaybolmasının tamamlanmadığını ancak son olarak
yaklaşık 20%’lik nitril grubu oranına ulaştığını belirtmiştir.
02
difüze olduğundan beri ve oksidasyon prosesinin bir aşamasında difüzyon oranı;
α
olur, filament çapı <10 µm olarak, ticari
sınırlar dahilinde oksidasyon zamanını düzenlemek amacıyla sınırlanır.
Oksidasyon
sırasında filamentin dış bölgelerinde yüksek konsantrasyonda O2 vardır. Karbonizasyon
sırasında, çap, orjinal değerin yarısına düşer, dış bölgeleri baskı altına
alırken iç çekirdeği gerilim altında bırakır ( ve eğer bu fiberin yarısı
oyulmuşsa, iç taraftaki fiber kıvrımları, çekirdekte gerilim stresi olduğunu
gösterirler).
Şekil 3.40 PAN
stabilizasyonu sırasında absorblanarak azalan –CN IR. 1. 205 C; 2. 215 C; 3.225
C; 4.235 C; 5. 245 C; 6. 270 C.
Şekil 3.41 1
Cmin-1 ile havada işlemlenmiş Courtellenin IR spekturmunda, -CN’nin gerilme
bandında 2240 cm-1 ‘lik yavaş yavaş azalışı
Temiz bir macun
ve temiz oda koşulları ile yüzeyde birçok hata oluşur ve daha küçük çaptaki
fiber fiberin gerilimini artırırken yüzey çizikleirni azaltır.
Moreton ve Watt,
temiz oda koşullarında eğrilen PAN fiberleri kullanarak partikül emprüteleri
tarafından kontaminasyona uğramalarını engellemişlerdir ( normalde 1-3 µm çap).
Temiz oda koşularında kullanılan PAN’ın yararları, ölçü uzunlukları değişen
karbon filamentlerinin, 2500 C ‘de işlem görmesi ile test edilmesi sırasında
net olarak görülebilmektedir (tablo 3.11). Temiz oda fiberinin gerilim
özellikleir ölçü uzunlukları ile değişmez, diğer taraftan, fiberlerin ölçü
uzunlukları, kontrollü fiberlerin özellikleri konusunda belirgindir. Bu
buluntular, PAN fiber içerisindeki empüritelerin sayımı, cm’de 0.2 partikülün
temiz oda fiberinde bulunması ve cm basına 7.0 kontrollü fiberde bulunması ile
desteklenir.
Dhami ve
yardımcıları, 250 C’de artırılmış tutma süreleri ile 6k’lık SAF’ı okside etmiş
(A’dan D’ye kadar olan örnekler) ve fiberleri elemantel analiz ile karakterize
etmiş ve ESCA ile yüzey gruplarını göstermişlerdir. Fiber yüzeyi üzerindeki O2 miktarının, C-O ve
C=O gibi grupların hacim içerisndeki birbirinden tamamiyle farklı olduğunu
bulmuşlardır.
Tablo 3.11 2500
C’de ısıl işlem görmüş karbon fiberlerin gerinim gerilimlerinin, ölçü uzunluğu
üzerindeki etkisi
3.11
Karbonizasyonun yönleri
Takaku, karbonize edilmiş fiberin
yoğunluğunun, okside edilmiş fiberin yoğunluğunun artmasıyla düştüğünü
bildirmiş ve karbonize edilmiş fiberin gerinim geriliminin tercih edilmesi
gereken yoğunluğunun 1.375 g.cm-3 olması gerektiğini açıklamışlardır (şekil 3.43).
Toho Beslon,
karbonizasyonun, 30s-30 dk, 700-950 C aralığında N2 atmosferinde
1mgdenier-1’lik gerilim ve 40-70% ‘lik toplam çekme(karboniazsyondaki gerçek
çekme 7-8%’dir) ile tercih edilmiş karbon içeriğinin 85% germesi ve
ön-hammaddeye bağlı olduğunu belirtmiştir.
Şekil 3.42 AN/MA
akrilik hammadde fiberinden elde edilmiş, stabilize edilmiş fiberlerin
yoğunluğunun bir fonsiyonunda, karbon fiberlerin yoğunluğu
Karbon fiber
üretimi sırasındaki ısıl işlemin etkileri araştırılmıştır.
Tsai, bir ve iki
aşamalı karboniazsyon fırınlarının performanslarını karşılaştırırken, Ko ve
Tsai, iki aşamalı karbonizasyonu araştırmışlardır.
Watt, 600-1300 C
arasında N2 evrimi oluştuğunu ve buna rağmen bunun hat hızına bağlı olduğunu
belirtmiştir. Serin, karbon fiber içerisindeki nitrojen içeriğinin, fiberlerde
zayıf gerilim stresine neden oluğunu raporlamıştır. Toray T300 karbon
fiberinin, Elektron Enerjisi Kaybı Spektroskopisi (EELS) ile kendi ekseni
dahil, fiberin uzunlamasına kısmındaki nitrojen içeriğini incelemiş (şekil 3.44)
ve N/C konsantrasyonunun içeriden dışarıya doğru 2%’den 7%’e kadar değiştiğini
belirtmiştir. Nitrojen moleküler olarak N2 şeklinde oluşur. Bölgenin
merkezinde, boşluk sıkıştırılmış ve nitrojen atomlarının birbirine yakın
düzende durmaya ve yüzyüze baklamalarına meyletmeleri sağlanmış, bu nedenle,
düşük N2 molekülleirnin düzenlenmesinde enerji bir gerekliliktir ayrıca merkeze
bağlı N2’nin salınmasını sağlar.
Şekil 3.90
Termal stabilize fiber ve karbonize fiber yapıları
Şekil 5.43
(daire) 240 C; (üçgen) 255 C; (kare) 270 C’lik stabilize sıcaklıklarında AN/MA
hammaddesinden yapılmış stabilize fiberlerinin yoğunluklarının bir fonksiyonu
olarak, karbon fiberlerin gerinim gerilimleri.
Şekil 3.44
Toray-T300 karbon fiberinin içerisindeki nitrojenin çapraz olarak dağılımının
Elektron Enerji Kaybı Spektroskopisi ile belirlenmiş profili (EELS). Yüzeydeki
pozisyon R/D uzaklığı ile ölçülür, D mikroskopi resminde görülen kalınlığın
görülen kısmı, R fiber kenarı ile ölçülen nokta arasındaki mesafedir.
Guigon, T300
fiberini dk’da 21 C ile ısıtmış ve Ar içerisinde 1100, 1400 ve 1700 C
sıcaklıklar ile 10 dklık sürelerde tutmuş ve H/C, N/C ve N/H oranlarının (tablo
3.13) moleküler N2 salındığında belirlemiştir ancak 1400 C üzerindeki
sıcaklıklara çıkana kadar H2 salınımı yapılmamıştır. Toray T800 fiberi, küçük
çaplıdır (yaklaşık 5µm – 7 µm yanında), başta düşük nitrojen içeriği gösterir
ancak 1 değerine sahip sabit N/H oranını koruduğunda iyi mekanik özellikler
edindiği ortaya çıkar.
Tablo 5.13
Farklı PAN esaslı Toray karbon fiberlerinin N/H oranları
N2’nin yapı
üzerindeki etkisi ve PAN esaslı karbon fiberlerin özellikleri Tsai tarafından
araştırılmıştır.
Cullis ve yates,
grafitin, 1400-2000 C arasında N2 ile reaksiyona girdiğini ve bir dereceden
grafitin 1600 C’de reaksiyon gösterirken reaksiyonun diğer derecesinde,
muhtemelen yüzey bölgesindeki farklılıklardan dolayı, sıcaklığın gerçekten
yükseldiğini belirtmiştir.
Karbonun N2 ile
reaksiyonu için tavsiye edilen reaksiyon mekanizması aşağıdaki gibidir;
Şekil 3.91
Tavsiye edilen N2’li karbon reaksiyonu mekanizması
Geri ve ileri
reaksiyonlar bulunmaktadır,
2C + N2 ó
C2N2
Ve sıcaklık
yükselirken, karbon atomlarının hareketliliği veya yüzey üzerindeki parçalar,
atomların tercih edilen pozisyonlara hareketi sayesinde daha mükemmel
kristaller olarak ortaya cıkar. Biriktirilen katmanlar üç-boyutlu düzene sahip
değillerdir ve grafitleştirilemezler.
3.11.1 Fiber
modülünü artırma yolları ve gerilim üzerindeki etkisi
3.11.1.1 Sıcak
germe
Fiber
üretiminde, grafitleştirme işlemi sırasında germe yapmak, fiberin mekanik
özelliklerini germe yapılmamış olanlara göre çok önemli miktarda
değiştirmektedir.
Union Carbide
tarafından yapılan, selülozik fiberlerin sıcak germe işleminde, Bacon ve
Schalamon, 2700 C’de %300’lük germenin modülü 70 Gpa’dan 770 Gpa’e yükselttiği
görülmüştür. Buna rağmen, güç artmaz ancak 0.7’den 3.5 Gpa’e yükselirken uzama
1.0’dan 0.5%’e düşmüştür.
Bu çalışmanın
aynısının Rolls Royce’tan Marjaram ve Rose tarafından yapıldığını söylemek
sürpriz olmaz. PAN fibere 30% güçle 620 Gpa’lık modül kazandırmışlar ve güçteki
yükselişe rağmen uzamadaki düşüş 0.5% olmuştur. RAE’den Johnson, 2800 C’deki
germe ile 29% ile neredeyse aynı sonuçları elde etmiştir; modül 403 Gpa’den 656
Gpa’ye yükselirken uzamadaki düşüş 0.5% olarak gerçekleşmiştir.
Tercihli
yönlenmedeki germedeki artış, c-eksenindeki kristal boyutundaki artış ile
ilişkilendirilir ve L parametresi ile ölçülür. L değeri, grafitin doğrusal
genişliğini (002) difraksiyon arkının ölçülmesi ile elde edilir. Farklı germe
oranları ve sıcaklıkları tablo 3.14’te verilmiştir.
Isaac ve
yardımcıları tarafından Swansea Universitesinde yapılan daha yeni bir
çalışmada, Courtaulds’un 3k’lık SAF’ı 3000 C’ye 27.3 C.min-1 ile 5 dk’lık tutma
süresi ile çıkarılmış ve tercih edilmiş oryentasyonun, uygulanmış gerilme ve
sıcaklığın, germe sırasındaki bir fonksiyonu olduğunu bulmuştur(şekil 3.45). Bu
sırada, görülen krsital boyutu olan Lc, ısıl işlem sıcaklığına bağlıdır ve
sadece germe geriliminden önemsiz sayılabiliecek bir şekilde etkilenmektedir
(şekil 3.46). Sıcaklık yelpazesine göre araştırılan tercih edilmiş yönlenmenin
son fiber çapına bağlı olduğu görülmüştür (şekil 3.47). Farklı sıcaklıklarda ve
gerilimlerde yapılan germelerden sonra özellikleri ölçülen tek filamentlerin
değerleri tablo 3.15’te verilmiştir.
YM direk olarak gerilime,
küçük çaplardaki fiberlerin büyük gelişimler gösterdiklerine dair kanıtlar ile
neden olur. Gerilme gücü, fiber çapına dikkate değer biçimde bağlıdır ve 5
µm’lik çaptaki fiberin ekstrapolasyonunun, 8 Gpa’lik gerici gerilme gücü
verilmesini tavsiye ettiği kayıtlara alınmalıdır.
YM ile 10, 6.5
ve 5.1 µm’lik çaplardaki üç gerilmiş fiber tipi arasındaki en uygun hat
ilişkileri şekil 3.48’de verilmiş ve modüldeki gelişme ile çaptaki düşüşü net
olarak göstermektedir.
Tablo 3.14
Farklı germe oranları ve sıcaklıklarda kristal boyutundaki artışlar
Şekil 3.45 Tercihli
yönlenme parametresi (Z) karşısında üç seviyelik geriinimin ısıl işlem
sıcaklıkları
Şekil 3.46
Görünür kristal boyutu (Lc) karşısında üç seviyelik geriinimin ısıl işlem
sıcaklıkları
Şekil 3.47
Tercihli yönlenme parametresi (Z) karşısında 2700-3000 C’lerde germeden sonra
fiber çapları
Şekil 3.48 YM
ile fiber çapı arasında 3 fiber tipinde sıcak germe sırasında elde edilen
ilişki
Tablo 5.15
Farklı sıcaklıklarda ve gerinimlerde tek karbon fiber filamentinde ölçülen
özellikler
Aynı şekilde,
şekil 3.49’da yine, artan çap ile geliştiği ilişki gösterilmiştir.
Isaac ve Ozbek,
yüksek sıcaklıklarda karbon fiberleri germenin dikkate değer miktarda yoğunluğu
artırdığını bulmuşlardır (şekil 3.50). Yoğunluk, YM’ye yakın olarak bağlıdır ve
bu durumda tabiki aynı şekilde sıcaklığada bağlılık vardır (şekil 3.51).
Yüksek sıcaklıklardaki
sürünme logaritmik olarak gösterilmiştir ve 30 dk’lık ana plastik deformasyon,
tutma sırasında ilk 5 dk’da, yarısı 3 dk’da ve 3/2’si yaklaşık 5 dk’da meydana
gelir. Düşük uzamalar kaydedildiği zaman, güçte düşüş olmasına rağmen yüksek
zormanlmalarda güç gelişmiştir. 2800 C’de filament başına 0.5 gr’lık yükleme
yapıldığında ve 30 dk tutulduğunda, YM, 180’den 700 Gpa’e yükselirken, orjinal
gerilim olan 3.9 Gpa değeri korunur.
Şekil 3.49
Gerinim gerilimi ve filament arasında 3 fiber noktasında sıcak germe yapılırken
elde edilen ilişki. Noktalar, fiberlerde çapın değişmeden sadece ısıl işlem ile
nasıl göze çarpan bir değişim olmadıgını gostermektedir.
Şekil 3.50
İşlemleme sıcaklıgının bir fonksiyonu olarak fiber yoğunlugunun farklı gerinim
seviyelerindeki değerleri.
Karbonizasyon
sırasındaki etkiler Ogawa ve Tsai, tarafından incelenmiştir.
3.11.1.2 Nötron
ışınlamasının etkileri
Allen ve
yardımcıları, yüksek modül ve gerilimli fiberleri, 1012 n.cm-2sec-1
(Ni) ‘de, 2.2 x 1017 n.cm-2’lik dozda ışınlamış ve direncin sert olarak
değişmesine rağmen, gerilim ve modülde 10%’luk artış gözlemlemişlerdir.
Işınlama, dislokasyonların, krsital yapıyı önemli oranda değiştirmeden
kıpırdayamaz hale getirmesi ve gerilimde artışa neden olması beklenir.
Şekil 3.51
Farklı sıcaklıklardaki YM’nin bir fonksiyonu olarak fiber yoğunluğu
3.11.1.3 Bor ile
birlikte tavlama
Bor, karbondan
daha küçük atomik yarıçapa sahiptir ve karbon örgüsü içerisine kolaylıkla
uyabilir ve örneğin, elmas örgüsü içerisinde bulunur. Bor, lektriksel direnci
düşürür ve elektron kabul alanı gibi davranır ve valens elektronları için,
ağlardaki bazı bağlar kırılırlar.
Alle, bor
buharının, modül ve iletkenliği, kristallilikteki artış ile artırdığı ve
kristaller arasındaki kırılmalın engellenmesine yardım ettiğini
bildirmiştir(tablo 3.16). Bor
atomlarının, grafit kafesinde oluşan dislokasyonları engellediğine inanılır ve
bunu, metalurjideki katı solüsyon sertleştirmesine benzer birşekilde bir
sertleştirme yöntemi ile yapar.
Modül üzerindeki
farklı sıcaklıkların etkileri, borun varlığında tavlama sıcaklıklarının
yükselmesi ile yükselen modülle birlikte, şekil 3.52’de gösterilmiştir. Aynı
hammadde tipinden devşirmeleri ve aynı sıcaklığa ısıtılmaları ile birlikte, iki
fiber tipi arasında çıkan sonuçların birbirine benzerlikleri bir sürpriz
değildir.
Ezekiel’de aynı
şekilde bor’un grafitizasyon oranını artırdığını ve fiber özellikleri üzerinde
artış sağladığını göstermiştir. FMI, modül ve gerilimin her ikisndede önemli
gelişmeler olduğunu göstermiş ve ark bu uygulamada, plazmada gerilim altındaki
HM fiberinde, ilk önce BCl3 ve daha sonra, proliz sırasında zararlı
ara ürünlerin oluşmasına neden olmayan, trietilboran ((C2H5)3)B)
kullanılmıştır. Özelliklerdeki bu gelişmeler, yüzeydeki çatlakların eşzamanlı
olarak iyileşmelerine dayandırılır.
Tablo 3.16 Borun
gerilim modülü ve gerilim gücü üzerindeki etkisi
Şekil 3.52 Borun
varlığında, modül üzerinde, tavlama sıcaklığının etkisi
FMI çalışanları
tarafından daha sonra yapılan bir çalışmaya göre, bor biriktirme katmanının
fiber yüzeyleri üzerinde 15 nm kalınlıkta sınırlandıklarını ve fiberleri, çukur
ve çatlak gibi yüzey hatalarını iyileştirerek güçlendirilir.
3.11.2 Karbon fiber
verimi
PAN’ın
yapıtaşlarını oksidasyonda kaybetmesine rağmen, oksidasyon sırasında, toplamda
3%lük ağırlık kaybına neden lan O2 alımı olur. Katran çıkarımınıni
karbonizasyon aşamasında daha çok ağırlık kaybına sebep olmasının beklenmesine
rağmen gerçkte, kayıp, yaklaşık 700 C’de kuru oksitlenmiş fiber esaslı işlemde
25%’e kadar çıkabilirken, 1350 C’ye kadar daha yüksek bir sıcaklık yükseliminde
ek bir 20%’lik kısımda kaybedilir. Verimlilikler fiberin bileşimine bağlı ve
tipik Courtelle karbon fiberi için veirm 50-55% civarında olmalıdır. SAF
hammaddesinden karbon fiber yapımı sırasında, katran çıkarma zamanı yaklaşık
1.5 dk olarak gerçekleşir ve daha sonra, gerilim üzerinde küçük bir etki ve
modül üzerinde pek az bir düşüş ile, karbonizasyon 1 dk’dan daha az bir zamanda
gerçekleştirilir. Modüldeki bu düşüşü telafi etmek için, karbonizasyon
sıcaklığını yükseltmek gerekebilir. Kalma zamanının, 1350 ve 1610 C’lerde
karbonize edilmiş SAF modülleir üzerindeki etkisi şekil 3.53’cde
gösterilmiştir. İyi stabilize edilmiş fiber, yetersiz stabilize edilmiş
fiberden daha iyi verime sahiptir.
4. SONUÇLAR ve
İRDELEME
Karbon fiber
takviyeli polimer matriks kompozitler 1950’lerde ilk ürünlerini vermeye
başlamış ve 1980’lerde belli başlı bazı endüstrilerin enönemli yapısal
malzemesi haline gelmiştir. Beklendiği gibi, karbon fiber takviyeli polimer
matrikslerin ana tüketicisi, savunma esaslı uçak sanayisi ve sonraki en büyük
tüketim alanı spor ekipmanları endüstrisidir. Karbon fiberlerin geniş
varyasyonlarının var oluşu ve bununla birlikte yıllar geçtikçe fiyatlarda sabit
bir düşüş oması ve uygun olarak çok geniş varyasyonlu polimer matriks
materyallerinin bulunması, karbon fiber takviyeli polimer matriksli
kompozitlerin bulunduğu yerin gittikçe önem kazanmasını sağlamaktadır. Karbon
fiberlerde matris olarak en yaygın şekilde epoksiler kullanılır. Polyester,
polysulfone, polyimide ve termoplastik reçineler matrik olarak kullanılırlar.
Karbon fiberler çoğu kompozitte ana yük taşıyıcısı olarak görev alırlar. Karbon
fiberlerin bazı türleri çok iyi termal ve elektrik iletkenliği göstermektedir,
örneğin, statik elektik yükünü toplayıp taşıyan parçalarda, sıklıkla kısa
karbon fiberler içeren termoplastikler kullanılır. Karbon fiberler nikel vs. gibi
metaller ile kaplanıp elektromanyetik etkiye karşı korunma sağlanabilir.
Mezofaz-zift esaslı karbon kompozitleri mükemmel termal iletkenlik gösterek
termal yönetim uygulamalarında kullanılırlar. Metalik, seramik ve camsı matriks
materyalleri kullanan karbon fiber kompozitleri uygulama alanı bulabilirler.
Şekil 4.1 Karbon
fiber takviyeli polimer matriksli kompozitten yapılmış F1 aracı parçası
KAYNAKÇA
1.)
C.K. Chawla, “Composite
Materials Sci. & Eng.2nd Edition”, Springer, New York, United States of America,
2005
2.)
F.T. Wallenberger,
“Advanced Inorganic Fibers; Processes, Structures, Properties, Applications”,
Kluwer Academic Publishers, London, United Kingdom, 2004
3.)
P. Morgan, “Carbon
Fiber and Their Composites”, Taylor & Francis Group, New York, United States
of America, 2005
4.)
P. Delhalés, “Fibers
and Composites”, Taylor & Francis
Group, London, United Kingdom, 2003
5.)
J. D. Buckley, D. D.
Edie, “Carbon-Carbon Materials and Composites”, Noyes Publications, New Jersey,
United States of America, 1993
Saturday, April 14, 2012 | | 0 Comments
Subscribe to:
Posts (Atom)
- Alternatif Yakıtlı Taşıtlar
- Alternative Energy
- Archieve
- Arkeoloji
- Bilim
- Çevre
- Economy
- Ekonomi
- Environment
- Genetik
- Health
- İnternet
- Inventions
- Kültür
- Life
- Material
- Mimari
- Nanotechnology
- Otomotiv
- Politics
- Politika
- Sağlık
- Sinema
- Technology
- Teknoloji
- Tıp
- Transportation
- Uzay
- Yaşam
- Yazılım
- Yeni Malzemeler
- Yenilenebilir Enerji