Dünyayı sarsan göç dalgası

Günümüzde göç şimdiye kadar eşi görülmemiş bir düzeyde.

MODERN DÜNYADA HİÇBİR tehdit yok ki, küresel göç kadar yaygın ve ihmal edilmiş olsun. Üstelik hem yaratıcı hem de yıkıcı olan bu kuvvet, dünyayı durmadan yeniden biçimlendiriyor. Bazıları sürekli gündemde olduğu için göçün ihmal edildiğine inanmıyor. Ne de olsa Arizona eyaletinin kaçak göçmenlere karşı başlattığı kampanya Melbourne'den Madrid'e kadar tartışma yarattı. Oysa manşetlere taşınan ve birbiriyle ilgisiz gibi görünen olayların perde arkasında göç olabiliyor. Yani göç olgusu aslında karmaşık bir ilişkiler ağı oluşturuyor. Hayatını göç konusunda araştırma yaparak kazananlar bile onun etkilerini tam olarak anlamakta zorlanıyor. Dallas'taki Southern Methodist Üniversitesi'nde siyaset bilimcisi James F. Hollifield, "Göç sorunu siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla her yerde yaşanıyor. Ama çoğu zaman onu fark etmiyoruz bile" diyor. Devlet sansürüyle karşı karşıya olan Google Çin'den niçin çekildi? Şüphesiz bunun birçok nedeni var. Fakat şirketin ortaklarından Sergey Brin'e göre nedenlerden biri, Sovyetler Birliği'nden ABD'ye göç etmeden önce, çocukluğunda ailesinin baskıya maruz kalmasıydı. Amerikan işçi hareketindeki bölünmeyi göç hızlandırdı. 2005'te altı sendika, Amerikan İşçi Federasyonu'ndan ayrılarak "Kazanmak İçin Değiş" adında rakip bir federasyon kurdu. Düşük ücretli göçmenlerin sayısı bu federasyonda çok daha fazlaydı. Fakat bölünmenin etkileri işçi hareketiyle sınırlı kalmadı. New Jersey'deki Rutgers Üniversitesi'nde siyaset bilimcisi Janice Fine, Barack Obama'nın seçim kampanyasının ilk aşamalarında "Kazanmak İçin Değiş" sendikalarının önemli (bazılarına göre belirleyici) bir rol oynadığını belirtiyor. Profesör Fine, "Daha geniş bir bürokrasinin içinde olsalardı bu kadar çabuk destek verip paranın yönünü ona çevirmeleri daha zor olurdu" diyor. Bazı kuramcılar bu insan hareketini küreselleşmenin üçüncü dalgası olarak adlandırıyor. Öbür dalgalar 20'nci yüz yılda başlayan mal (ticaret) ve para (finans) hareketleriydi. Küresel ticaret ve finansın bozucu etkileri olsa bile bunlar çok görünür değil. Meksika'da üretilen bir gömlek Amerikalı bir çalışanın işine mal olabilmekte. Bir gün yan kapıya Meksikalı bir işçinin taşınması, çocuklarını devlet okuluna göndermesi ve onunla İspanyolca konuşulmasının gerekmesi işten bile değildir. Göçün bu kadar güçlü bir etkisinin olmasının bir nedeni de beklenmedik bir şekilde artması. 1970'lerde bile göç olayı o kadar önemsiz görülüyordu ki, ABD Nüfus Dairesi insanlara ebeveynlerinin nerede doğduğunu sormaktan vazgeçmişti. Şimdiyse ABD'de yaşayan 18 yaş altı grubun dörtte biri ya göçmen ya da göçmen çocuğu. Birleşmiş Milletler'in tahminlerine göre dünyada 214 milyon göçmen var. Yani son 20 yılda göçmen sayısı yüzde 37 artmış. Bu artış Avrupa'da yüzde 41, Kuzey Amerika'da yüzde 80 düzeyinde. Texas Üniversitesi'nden Siyaset Bilimci Gary P. Freeman, "Şu an dünya tarihinin hiçbir evresinde görülmemiş kadar büyük bir hareketlilik var" diyor. Bir zamanlar Avrupa'nın en çok göçmen gönderen ülkeleri (İrlanda, İtalya, Yunanistan, İspanya) bir anda göçmenlerin hedefi oldu. İrlanda 2007'de Nijerya doğumlu ilk siyahî belediye başkanını seçti. Amerika'da göç ne kadar tartışma konusu olsa da, Amerikalıların göçmenleri kabul etme kapasitesi Avrupalıları kıskandırmayı sürdürüyor. Amerikalıları kıskanmaya pek de istekli olmayanlar da buna dâhil. Fakat bugünkü sorunlar geçmişin sorunlarından farklı. Şimdiki çağı ayrı kılan ve göçün etkilerini artıran en az dört önemli fark var. Birincisi, göçün menzili. 19'uncu yüzyıldaki hareketlilik çoğunlukla Atlantik Okyanusu'nun bir kıyısından öbürüne doğruydu. Oysa bugün Nepalliler Kore'deki fabrikalarda çalışıyor, Moğollar Prag'da vasıfsız işler yapıyor. Gurbetçi orduları olmasa Basra Körfezi'ndeki ekonomiler batar. ABD içinde de göçmenler Orlando'dan Salt Lake City'ye, onlara hiç de alışkın olmayan "yeni hedeflere" dağıldılar. Göçün etkisini artıran ikinci faktör, kadınlar. Bugün dünya göçmenlerinin yaklaşık yarısı kadın ve onların da birçoğu çocuklarını geride bırakıyor. Eve ekmek getiren bireyler olarak kadınların yükselişi, kalkınmakta olan ülkelerde aile dinamiklerini değiştiriyor. Ayrıca insan kaçakçılığı, özellikle kadınlar için, artık küresel bir sorun haline geldi. Geçmişle fark yaratan bir diğer unsur da teknoloji. Amerika'ya gelen ilk göçmenlerin cep telefonu veya webcam'leri yoktu. Oysa artık Manhattan'daki Meksikalı bir bakıcı, kendi ülkesinin Zacatecas kentindeki çocuğuyla konuşabiliyor, seçimlerde oy kullanabiliyor ve televizyon programlarını izleyebiliyor. Sınırların ortadan kalkması aslında bir kolaylık, ama bunu entegrasyon için bir engel olarak görenler de var. Küresel savaşların yaşandığı bir çağda göçler güvenlik zaafı yaratabiliyor. Times Meydanı'ndaki bombalama girişiminde suçunu kabul eden Pakistanlı göçmen, bomba yapımı konusunda bilgiyi internet yardımıyla Yemen'den aldığını açıklamıştı. Modern göçün etkisini artıran dördüncü özellik de, hükümetlerin onu kontrol edeceği beklentisi. ABD 19'uncu yüzyılın büyük bir bölümü boyunca göçmenlerin gelişine yasal bir engel koymadı. Bugünse Batılı devletlerden beklenen şey, ticaret ve turizmi canlı tutup etnik haklara saygı göstermekle birlikte sınırları kapalı tutmak. Ve bu konudaki başarısızlıkları, yönetimlere olan inancı sarsıyor. Göç Politikaları Enstitüsü adlı Washington araştırma grubunun kurucularından Demetri Papademetriou, "İnsanlar devletin işini yapamadığını düşünüyor" diyor. "Şu an gördüğümüz devlet aleyhtarı söylem ve öfke de burada doğuyor" diye ekliyor.

0 comments:

Post a Comment